Mehdi, insanların ''Gerçek ve derin sevgiyi'' yaşamasına vesile olacaktır

Gönderen admin , 31 Aralık 2008 15:32



Hz. Ali b. Ebi Talib (a.s) de şöyle buyuruyor: “Kâimimiz (Hz. Mehdi) kıyam edince İNSANLARIN KALBİNDEKİ DÜŞMANLIK VE İHTİLAF SEBEPLERİNİ KÖKTEN KAZIYACAKTIR. Böylece genel bir asayiş ve emniyet meydana gelecektir.”

(Bihar-ul Envar, c. 52, s. 336)


Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışından önceki dönemde, Kuran ahlakından uzaklaşılmasından dolayı insanlar arasında sevginin, hoşgörünün, şefkat ve merhametin azalacağı Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde haber verilmiştir. Bu durum ancak Hz. Mehdi vesilesiyle ortadan kalkacaktır. Hz. Mehdi'nin en önemli özelliklerinden biri, “Allah'a ve O’nun tecellilerine karşı duyduğu derin sevgi ve muhabbet” olacak; dünya çapında, insanların da birbirlerini çok sevmelerine vesile olacaktır.

Bu amaçla Hz. Mehdi her sözüyle, her tavrıyla insanları, aralarındaki tüm düşmanlık, kin ve öfke nedenlerini ortadan kaldırıp barışa, hoşgörüye, birlik ve beraberliğe çağıracaktır. Sonuçta insanlar, Hz. Mehdi vesilesiyle yepyeni bir bakış açısı kazanacak ve “gerçek sevgi”yi öğrenip yaşayacaklardır.
Nitekim hadislerde Hz. Mehdi’nin vesilesiyle oluşan bu sevgi ortamında, “denizdeki balıklardan havadaki kuşlara kadar yerdeki ve gökteki tüm canlıların ve tüm insanların Hz. Mehdi'den razı oldukları” bildirilmiştir:


Ebu Said Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: ...Daha sonra Allah Teala Ehl-i Beyti’mden birini zulümle dolan yeryüzünü adaletle doldurması için gönderecektir. GÖKYÜZÜ VE YERYÜZÜNÜN SAKİNLERİ ONDAN (HZ. MEHDİ’DEN) RAZI OLACAKLAR...

(El-Beyan, s. 72, Es-Sevaik-ul Muhrika, s. 161, Yenabi-ul Mevedde, c.2, s. 177)


Hz. Mehdi ile müjdelenin... ONDAN YER VE GÖK EHLİ RAZIDIR...

(Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 13)


ONUN HİLAFETİNDEN (MANEVİ LİDERLİĞİNDEN) YER VE GÖK EHLİ, HATTA HAVADAKİ KUŞLAR BİLE RAZI OLACAKTIR.

(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 26)


... O ZAMAN, YER VE GÖK EHLİ, BÜTÜN YABANİ HAYVANLAR, KUŞLAR, HATTA DENİZDEKİ BALIKLAR BİLE ONUN (Hz. Mehdi’nin) HİLAFETİYLE (manevi liderliğiyle) SEVİNECEKLERDİR...

(El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 31)


Ebu Said Hudri Resulluh'dan rivayet ediyor:

Hz. Mehdi'nin izleyicileri ona sığınırlar, BAL ARILARININ KRALİÇE ARIYA SIĞINDIKLARI GİBİ (ONUN YANINDA GÜVEN VE HUZUR BULURLAR), o yeryüzünü adalet ve dürüstlükle dolduracaktır.

(El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 30)

Mehdi, ''Hiç kimsede olmayan ilimlerin'' sahibi olacaktır

Gönderen admin 15:30


"(Hz. Mehdi’nin) Onun fıkıh bilgisi ON ALİMİNKİNE BEDELDİR."

(Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)


İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdular:

“İLİM YİRMİ YEDİ KISMA AYRILMIŞTIR. İnsanoğlu şimdiye kadar bunun sadece İKİ KISMINI elde edebilmiştir. Kaim’imiz (HZ. MEHDİ) KIYAM EDİNCE DİĞER YİRMİ BEŞ KISMI DA ORTAYA ÇIKACAK ve insanlar arasında yayılacaktır.”

(Bihar, c. 52, s. 336)


Allah, insanlara hidayet vesilesi olması için görevlendirdiği tüm peygamber ve elçilerini ilimce ve vücutça kuvvetlendirmiştir. Allah'ın, ahir zamanın hidayet önderi olarak seçtiği Hz. Mehdi de yaşadığı dönemde bu özelliğiyle çok dikkat çekecektir. Hz. Mehdi Allah'ın lütfetmesiyle, çok üstün ilimlere sahip olacaktır. Ancak hadis ve rivayetlerdeki bilgilerden bu ilmin, klasik kültürel bilgilerden ziyade, hikmet, derinlik, akıl, feraset ve basiret olacağı anlaşılmaktadır.

Sahip olduğu bu hikmet, feraset, basiret, olayları yorumlayabilme ve sonuç çıkarabilme yeteneği sebebiyle, insanlar Hz. Mehdi'ye yönelttikleri her soruda, çözüm aradıkları her konuda, benzersiz bir akılla karşılaşacaklardır. Daha önce hiç düşünemedikleri yolları, hiç göremedileri çözümleri, hiç akledemedikleri bakış açılarını Hz. Mehdi vesilesiyle öğrenecek ve uygulayacaklardır.

Allah, Mehdi'yi ve yardımcılarını manen güçlü ve etkili kılmıştır; Allah'ın izniyle dünyanın her yerinde Allah'ın adının anılmasına vesile olacaklardı

Gönderen admin 15:28


İmam Muhammed Bâkır (a.s) ve İmam Cafer Sadık (a.s) Hz. Mehdi’nin (a.s) yardımcıları hakkında şöyle buyurmuştur: “Onlar dünyanın doğusunu ve batısını ele geçireceklerdir. ONLARDAN HER BİRİSİNİN KIRK İNSAN KADAR GÜCÜ VARDIR. KALPLERİ DEMİR GİBİDİR. ÖYLE Kİ, LA İLAHE İLLALLAH VE ENNE MUHAMMEDEN RESULULLAH” HER YERDE YANKILANACAK VE DUYULACAKTIR.”

(Bihar-ul Envar, c. 52, s. 340)

Hz. Mehdi'nin bayanlardan ve erkeklerden oluşacak olan talebeleri, ruhen de bedenen de sağlam, çok kaliteli, üstün ve etkili insanlardan oluşacak ve her biri mükemmel tebliğ gücüne sahip olacaktır. Tüm bu özellikleriyle, Hz. Mehdi'nin yardımcılarının olağanüstü dikkat çeken bir görünümleri olacaktır.

Allah bu tebliğ güçlerini vesile edecek, Hz. Mehdi ve talebelerinin etkisiyle dünya çapında tüm insanlarda, kitleler halinde büyük bir imana yöneliş hareketi olacaktır. Her yerde Allah'ın adını ve şanını yüceltecekler ve İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılacaklardır.

Rivayette “La İlahe İllallah ve enne Muhammeden Resulallah sözlerinin her yerde yankılanacağının ve duyulacağı”nın bildirilmesi de, Hz. Mehdi'nin İslam ahlakını tebliğ yönündeki faaliyetlerinin basında, internette, televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde, dergilerde kısacası hemen her yerde sürekli olarak gündem olacağına da işaret etmektedir.

Mehdi ve talebeleri, Allah'ın onlara lütfettiği güç ile çok etkili olurlar

Gönderen admin 15:26


Hz. Ali (a.s) şöyle buyurur: “...ALLAH HZ. MEHDİ’NİN YARDIMCILARINI KORUR, ONLARA NİŞANE VE ALAMETLERLE YARDIMCI OLUR ve ONLARI YERYÜZÜNÜN TÜM İNSANLARINA GALİP KILAR. Böylece insanlar ister istemez hak dine girerler.

O (HZ. MEHDİ), YERYÜZÜNÜ ADALET, NUR VE APAÇIK DELİLLERLE DOLDURACAKTIR. Bütün ülkeler tümüyle ona itaat edecek ve onun karşısında boyun eğecektir. Öyle ki tüm kafirler iman edecek ve tüm kötüler salih kullar (kötü insanlar düzelip hidayet bulup samimi Müslümanlar) olacaktır.”

(İsbat-ul Hudat, c. 7, s. 49)



Allah'ın Hz. Mehdi ve beraberindekilere, “NİŞANE VE ALAMETLERLE” yardımcı olacağı bildirilmiştir. Hadisin bu ifadesine göre, Hz. Mehdi'nin, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde tüm detaylarıyla haber verilen vücudundaki fiziksel alametleri ve çıkış alametleri, insanların onun Hz. Mehdi olduğuna zannı galiple (gerçeğe en yakın olan kuvvetli bir ihtimalle) kanaatlerinin gelmesine vesile olacaktır. Bu alametler adeta Hz. Mehdi'nin kendi kerameti gibi olacak ve Allah'ın bir mucizesi olarak görülecektir. Bu, insanların imanının daha da artmasına vesile olacak ve dolayısıyla bu harikalıklar da, Hz. Mehdi'ye tebliğ faaliyetlerinde (Allah'ın izniyle) ayrı bir güç sağlayacaktır.

Allah, Hz. Mehdi'yi “yeryüzünün tüm insanlarına TAM ANLAMIYLA ÜSTÜN VE GALİP KILACAKTIR”. Hz. Mehdi, ateizme, materyalizme Darwinist felsefeye tam olarak galip gelecektir. Kuran'ı o kadar iyi açıklayacak; onlara karşı öyle kesin ve net açıklamalar yapacaktır ki, insanlar Hz. Mehdi'nin samimiyeti ve ortaya koyduğu delillerin gücü karşısında -Allah'ın dilemesiyle-, ister istemez dine gireceklerdir.

Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde “ADALET anlayışının Hz. Mehdi'nin en önemli vasfı olacağı” belirtilmiştir. Allah'ın izniyle, Hz. Mehdi’nin ortaya çıkışıyla birlikte, tüm dünyada benzeri görülmemiş bir adalet hakim olacaktır.

“Hz. Mehdi'nin tüm yeryüzünü NUR ile dolduracağı” haber verilmiştir. Hz. Mehdi'nin tabi olduğu Kuran-ı Kerim bir nurdur. Kuran'ı Kerim’in nurunun bütün dünyaya yayılacağına öncelikli bir işaret vardır. Ayrıca Hz. Mehdi'nin kendisi de nurludur, talebeleri de nurludur. Hz. Mehdi etrafına da nur saçacak, tüm dünyayı nurlandıracak; çevresindeki insanlara sevgi, şefkat ve muhabbet saçacaktır.

Ayrıca Hz. Mehdi'nin öncüsü olan, ona ortam hazırlayan Said Nursi Hazretleri’ne ve onun harika eseri olan Risale-i Nur Külliyatı’na da bir işaret vardır. Çünkü Said Nursi'nin isminde de eserlerinde de nur vardır. Eserleri nurlu eserlerdir. Bu eserlerin de dünyaya yayılacağına, dünyaya nur saçacağına da bir işaret ve bir telmih vardır.

Hz. Mehdi tüm dünyaya “APAÇIK DELİLLER” sunacaktır. Eserlerini çok açık, reddedilmez Kurani ve bilimsel delillerle açıklayacak; bu deliller karşısında tüm inkarcı düşünce sistemlerini fikren mağlup edecektir.

Cenab-ı Allah Hz. Mehdi'yi hikmetiyle, ilmiyle, hidayetiyle yönlendirecektir

Gönderen admin 15:24



Allah'ı Teala’nın Hz. Mehdi'ye nasıl yardım edeceğini İmam Rıza (a.s) şöyle açıklamıştır:

Allah Hz. Mehdi'ye kalp genişliği verecektir. Kalbini hakikat ve hikmetlerin çesmesi kılacak, ona daima ilmini ilham edecektir.
Ondan sonra hiçbir sorunun cevabından aciz kalmayacak, sahih yol göstericilikte ve hakikatları beyanda asla sapıklığa düşmeyecektir: (Allah'ın dilemesiyle) hatadan masumdur. Daima Allah’ın yol göstericilik, tevfik ve teyitlerine mazhardır. Hata ve sürçmelerden emandadır. Kullarına hüccet ve şahid olması için onu bu makama Allah seçmiştir. Allah bu İlahi ihsanını istediğine verir ve Allah büyük ihsan sahibidir.

(Usul-u Kafi, c. 1, s. 390)

Mehdi'nin üzerinde, Allah'ın ''hadi''; ''hidayet veren'' isminin bereketi olacaktır

Gönderen admin 15:23


Di’bel meşhur şiirlerini İmam Rıza’nın (a.s.) yanında okuduktan sonra şöyle dedi:

“Hz. Mehdi mutlaka kıyam edecek: Allah’ın isim ve bereketiyle zuhur edecek” (Yani İmamın kıyamı kesindir.) O, Allah’ın ismi ve bereketiyle kıyam edecektir.

(Yenabi-ul Mevedde, c. 2, s.197)



Allah'ın “Hadi” yani “Hidayet veren, Doğru yola ulaştıran” ismi, Hz. Mehdi’de de tecelli etmektedir. “Hz. Mehdi” ismi de, ”hidayete ulaştıran” anlamındadır. Hz. Mehdi, Allah'ın izniyle dünyanın dört bir köşesindeki tüm insanların Allah'a iman etmelerine ve İslam ahlakına yönelmelerine vesile olacaktır.





İnsanlar çözüm arayacak, sonunda kurtuluşu -Allah'ın izniyle- Mehdi'de bulacaklardır

Gönderen admin 15:22


Hz. Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: Halk her yerde (kurtarıcı) aramaya koyulur. Ondan başkasını bulamayınca yine ona (Hz. Mehdi'ye) doğru koşarlar.

(Bihar, c. 52, s. 326)


Hz. Bakır (a.s), Eban b. Tağlib’e şöyle buyurdu: İmamlık Resulullah’tan bizlere kalan bir ahittir... Hz. Mehdi de bizdendir ve ahir zamanda dini koruyacaktır.

(İsbat-ul Hudat, c. 2, s. 559)





Hz. Mehdi, insanların her konuda Kuran ahlakına göre düşünüp hareket etmelerini sağlayacaktır; yani onları: En doğru, isabetli, makul, mantıklı, tutar

Gönderen admin 15:20



İmam Muhammed Bakır (a.s) da buyurmuştur ki: Kaimimiz (HZ. MEHDİ) KIYAM EDİNCE KULLARIN BAŞINA ELİNİ SÜRECEK VE ONLARIN DAĞINIK FİKİRLERİNİ BİR YERE TOPLAYACAKTIR. ONLARI BİR HEDEFE DOĞRU YÖNELTECEK ve onlarda beğenilmiş ahlakı kemal haddine (mükemmelik seviyesine) ulaştıracaktır.

(Bihur-ul Envar, c. 52, s. 336)

Hz. İmam Bâkır (a.s) şöyle buyuruyor: “Kâim’imiz (Hz. Mehdi) kıyam edince ALLAH KULLARININ BAŞINA MERHAMET ELİNİ SÜRECEK, DİKKATLERİNİ TOPLAYACAK VE AKILLARINI KAMİL KILACAKTIR.”

(Bihar-ul Envar, c. 52, s. 328)

Mehdi, ''İnsanların çeşitli yerlere dağıldığı'' bir dönemde ortaya çıkacaktır

Gönderen admin 15:19


Ebu’l Hicaf da Peygamberin (s.a.v) üç defa şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir. Hz. Mehdi hususunda müjdeler olsun sizlere, HALKIN DAĞILDIĞI ve zorlukların baş gösterdiği ZAMAN HZ. MEHDİ ZUHUR EDECEKTİR...

(Bihar-ul Envar, c. 51, s. 74)


Rivayette, Hz. Mehdi'nin çıkışından önceki dönemde, “halkın dağınık halde olacağı” haber verilmiştir. Bu da insanların çalışmak, para kazanmak gibi çeşitli amaçlarla yabancı ülkelere gideceklerini ve dağınık halde olacaklarını göstermektedir.

Mehdi'nin bir alameti de, ''Bekar olması''dır

Gönderen admin 15:17


Mes'ûdî şöyle nakletmektedir: "Ali b. Hazma, İbn-i Sirâc ve İbn-i Ebi Said, bir ara İmam Rıza'nın (a.s) huzuruna vardıklarında Ali B. Hazma İmam'a şöyle arzetti: "Ey Resulullah'ın oğlu, biz, siz (Ehli Beyt imamların)dan şöyle nakletmişiz ki; HER İMAM ÖLMEDEN ÖNCE MUTLAKA EVLADINI GÖRÜR. (Acaba bu doğru mudur?) İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Şunu da hadise eklediniz mi "KÂİM (HZ. MEHDİ) HARİÇ?"

(İsbât-ül Vasiye (Mes'udî), s. 201)

İnsanlara Hz. Mehdi'yi tanıtacak alametlerden biri de, Hz. Mehdi’nin “bekar kalması ve çocuk sahibi olmaması”dır. Ortaya çıkışından önceki dönemde kıyametin yakın olmasından, ahir zamanın şartlarının zorluğundan ve Hz. Mehdi'nin, İslam ahlakını tüm dünyaya hakim kılmak için dünya çapında yapacağı faaliyetlerin yoğunluğundan dolayı, Hz. Mehdi evlenmeyecektir.

Hz. İsa da Allah'ın Katına yükseltilmeden önceki hayatında evlenmemişti.

Bediüzaman Said Nursi de, üstlendiği büyük vazifeleri ve faaliyetlerinin yoğunluğundan dolayı, Hz. Mehdi'nin vaktinin müsait olmayacağına dikkat çekmiştir:


Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek (iman edenlerin doğru yoldan sapmalarını engellemek) ve bu vazife HEM DÜNYA, HEM HERŞEYİ BIRAKMAKLA, çok zaman tedkikat (araştırma ve doğruyu ortaya çıkarma) ile meşguliyeti iktiza ettiğinden (çok zaman gerektireceğinden), HAZRET-İ HZ. MEHDİ'NİN O VAZİFESİNİ BİZZÂT KENDİSİ GÖRMEĞE VAKİT VE HAL MÜSAADE EDEMEZ. Çünkü hilafet-i Muhammediye (A.S.M.) cihetindeki saltanatı (yani Peygamberimiz (sav)'in Müslümanlara emaneti olan hak din İslam’ı yaymak için gösterdiği muhteşem gayret), ONUN İLE İŞTİGALE (meşgul olmaya) VAKİT BIRAKMIYOR.

(Emirdağ Lahikası, s. 259)
Bediüzaman’ın bu açıklamalarına göre, Hz. Mehdi hem dünyasından hem de herşeyden geçecek, sadece Allah'ın rızasına yönelecek; bütün hayatını Allah'a adayacaktır. Nitekim Kuran'da da Müslümanların, Hz. Mehdi’de de tecelli eden bu ahlakı bir yönüyle işari manada şöyle haber verilmiştir:


Rabbinin ismini zikret ve HERŞEYDEN KENDİNİ ÇEKEREK yalnızca O'na yönel. (Müzemmil Suresi, 8)

Bediüzaman Said Nursi bir başka sözünde ise, “Benim yolumda mücadele eden has talebelerim evlenmesin” demiştir. Hz. Mehdi de, Said Nursi'nin talebelerinin en hasıdır. Bu sebeple Bediüzaman’ın bu tavsiyesine uygun olarak Hz. Mehdi de evlenmeyecektir. İslam ahlakı tüm dünyada hakim olup, yaşanan zulümler, Müslümanların yaşadığı zorluk, sıkıntı ve baskılar ortadan kalkana dek Hz. Mehdi tüm vaktini bu yöndeki fikri mücadesine ayıracaktır.

Rivayetlerde, Mehdi'nin olmadığı ortamda, 'yeryüzündeki her şeyin bozulmaya uğrayacağı' bildirilmiştir

Gönderen admin , 30 Aralık 2008 15:16



Ebu Hamza şöyle diyor: “İmam Sadık (a.s)’a dedim ki, “İMAMSIZ (MEHDİ OLMADAN) YERYÜZÜ BAKİ KALIR MI?” İMAM, “EĞER YERYÜZÜ İMAMSIZ KALIRSA ALTI ÜSTÜNE GEÇER” buyurdular.

(Usul-u Kafi, İslamiye baskısı, 1381, c. 1, s. 334)


Veşşa diyor ki: “İmam Riza’ya (a.s), “Yeryüzü imamsız kalır mı” diye sordum. İmam (a.s.) “Hayır” diye buyurdu. ...İmam (a.s) daha sonra şöyle buyurdular: “YERYÜZÜ İMAMSIZ KALMAZ, AKSİ TAKDİRDE YERYÜZÜ ALTÜST OLUR.”

(Usul-u Kafi, c. 1, s. 334)


Mufazzal bin Ömer Emirülmüminin aleyhisselam: Küfe şehrinin minberinde şöyle buyurdu: “BİLİNİZ Kİ YERYÜZÜ ALLAH’IN HÜCCETİ (HZ. MEHDİ (A.S.)) OLMADAN AYAKTA DURAMAZ... EĞER ALLAH’IN HÜCCETİ (HZ. MEHDİ (A.S.)) BİR AN YERYÜZÜNDEN ÇEKİLSE, YER HALKIN ÜZERİNE ÇÖKER.”

(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 162)





Allah her dönemde yeryüzündeki bozgunculuğun önlenmesine; insanların refah ve mutluluğuna insanlara Allah'ın dinini tebliğ eden elçilerini vesile kılmıştır. Allah'ın, ahir zamanda tüm yeryüzünün huzur ve kurtuluşuna vesile kıldığı kişi de Hz. Mehdi'dir. Nitekim hadislerde Hz. Mehdi'nin olmadığı ortamda yeryüzünün çeşitli felaketlerle helake ve bozulmaya uğrayacağına; tüm dünyada müthiş bir anarşi ve kaos oluşacağına işaret edilmiştir. Nitekim Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışının yaklaştığı bu dönemde de dünyanın pek çok yerinde terörün, savaşların, katliamların hüküm sürdüğü görülmektedir.

Bediüzaman Said Nursi de eserlerinde Hz. Mehdi'nin bu özelliğine dikkat çekmiştir.


(Mehdi’nin) İkinci vazifesi:
Hilafet-i Muhammediye (a.s.m.) ünvanı ile (Peygamberimiz (sav)'in halifesi, yani Müslümanların manevi lideri ünvanı ile) şeair-i İslamiyeyi (İslam ahlakının esaslarını) ihya etmektir (yeniden canlandırmaktır). Alem-i İslam’ın vahdetini (İslam aleminin birliğini) nokta-i istinad edip (dayanak noktası yapıp) BEŞERİYETİ (insanlığı) MADDİ VE MÂNEVİ TEHLİKELERDEN VE GADAB-I İLÂHİ'DEN (Allah'ın azabından) KURTARMAKTIR...

(Emirdağ Lahikası, s. 259)


Bediüzzaman'ın açıklamalarına göre Hz. Mehdi, İslam dünyasının manevi lideri olarak tüm ahir zamanın zorlu fitne ve karmaşası içerisinde yaşayan insanlığı, maddi manevi tüm tehlikelerden kurtaracak; insanların Allah'ın gazabından sakınmalarına, dolayısıyla da dünyada ve ahirette kurtuluşlarına vesile olacağını hatırlatmıştır.


Hz. Mehdi (a.s.) döneminde o kadar çok hayır ve güzellik yaratılacaktır ki, kendilerini manen ölü hissedenler bile, yaşama arzusuyla dolacaklardır

Gönderen admin 15:15


Ebu Said Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: ...Daha sonra Allah Teala Ehl-i Beyti’mden birini ((Hz. Mehdi (a.s.)'yi) zulümle dolan yeryüzünü adaletle doldurması için gönderecektir. Gökyüzü ve yeryüzünün sakinleri ondan (Hz. Mehdi’den) razı olacaklar. Yeryüzü bütün bitkilerini onlara yeşertecek ve gökyüzü sürekli onlara yağmur yağdıracaktır. ...ALLAH TEALA’NIN YERYÜZÜNE İNDİRDİĞİ BUNCA HAYIR SEBEBİYLE, ÖLÜLER YENİDEN YAŞAMAYI ARZULAYACAKLARDIR.

(El-Beyan, s. 72, Es-Sevaik-ul Muhrika, s. 161, Yenabi-ul Mevedde, c.2, s. 177)



Peygamberimiz (sav)'den aktarılan hadislerde ve rivayetlerde, Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışından sonraki dönemde, insanların maddi manevi her açıdan çok üstün bir refah seviyesine ulaşacakları; görülmemiş bir huzur ve mutluluk içerisinde yaşayacakları haber verilmiştir. Öyle ki, bu ortamın ve yaşam şeklinin güzelliğinden dolayı, manen kendilerini ölü hisseden; “ben zaten ölüyüm” diyen ya da halk arasında, “bu kişi zaten çoktan ölmüş” gibi nitelendirilen insanlar bile yeniden yaşama arzusuyla dolacaklardır. Dolayısıyla hadiste, Hz. Mehdi döneminde oluşacak benzeri görülmemiş derecedeki güzel hayat vesilesiyle, bu gibi insanların da canlanacaklarına; dinen kuvvet bulacaklarına işaret edilmiştir.

Hz. Mehdi (a.s.) döneminde o kadar çok hayır ve güzellik yaratılacaktır ki, kendilerini manen ölü hissedenler bile, yaşama arzusuyla dolacaklardır

Gönderen admin 15:13


Ebu Said Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: ...Daha sonra Allah Teala Ehl-i Beyti’mden birini ((Hz. Mehdi (a.s.)'yi) zulümle dolan yeryüzünü adaletle doldurması için gönderecektir. Gökyüzü ve yeryüzünün sakinleri ondan (Hz. Mehdi’den) razı olacaklar. Yeryüzü bütün bitkilerini onlara yeşertecek ve gökyüzü sürekli onlara yağmur yağdıracaktır. ...ALLAH TEALA’NIN YERYÜZÜNE İNDİRDİĞİ BUNCA HAYIR SEBEBİYLE, ÖLÜLER YENİDEN YAŞAMAYI ARZULAYACAKLARDIR.

(El-Beyan, s. 72, Es-Sevaik-ul Muhrika, s. 161, Yenabi-ul Mevedde, c.2, s. 177)



Peygamberimiz (sav)'den aktarılan hadislerde ve rivayetlerde, Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışından sonraki dönemde, insanların maddi manevi her açıdan çok üstün bir refah seviyesine ulaşacakları; görülmemiş bir huzur ve mutluluk içerisinde yaşayacakları haber verilmiştir. Öyle ki, bu ortamın ve yaşam şeklinin güzelliğinden dolayı, manen kendilerini ölü hisseden; “ben zaten ölüyüm” diyen ya da halk arasında, “bu kişi zaten çoktan ölmüş” gibi nitelendirilen insanlar bile yeniden yaşama arzusuyla dolacaklardır. Dolayısıyla hadiste, Hz. Mehdi döneminde oluşacak benzeri görülmemiş derecedeki güzel hayat vesilesiyle, bu gibi insanların da canlanacaklarına; dinen kuvvet bulacaklarına işaret edilmiştir.

Mehdi'nin bedeni ve sesi çok güçlü olacak; aynı zamanda da sözleri ve konuşmalarıyla dünya çapında çok büyük etki uyandıracaktır

Gönderen admin 15:12


Hz. Rıza (a.s) Rayyan b. Saltı’ın Sen Sahib-ul Emr misin? Sorusuna şöyle cevap verdi: Evet ben de Sahib-ul Emr (emir sahibi)im, Ama yeryüzünü adaletle dolduracak olan Sahib-ul Emr ben değilim. Va’dedilmiş Kaim (Hz. Mehdi) ileri yaşlarda, ama genç bir surette zuhur edecektir. O KADAR GÜÇLÜDÜR Kİ; YERYÜZÜNÜN EN BÜYÜK AĞACINA DA EL UZATSA ONU KÖKÜNDEN SÖKÜP ATAR, DAĞLAR ARASINDA FERYAD EDECEK OLURSA SERT KAYALAR UN UFAK OLUR. Musa’nın asası ve Süleyman’ın yüzüğü ondadır. ...Allah dilediği zamana kadar onu gözden uzak tutar. Daha sonra zuhur eder ve yeryüzünü önceden zulümle dolduğu gibi adaletle doldurur.

(Bihar-ul Envar, c. 52, s. 32; İsbat-ul Hudat, c. 6, s. 19)


Rivayette Hz. Mehdi'nin bedenen, bir ağacı yerinden sökecek kadar, sesiyle de kayaları un ufak hale getirecek kadar güçlü olduğu belirtilmiştir. Burada Hz. Mehdi'nin gerçekten de bir ağacı yerinden sökecek ya da sadece konuşarak dağları, kayaları parçalayacak şekilde insanüstü ve metafizik bir güce sahip olacağının kastedilmediği açıktır.

Bu tarz bir anlatıma halk arasında da sıkça rastlanır. İnsanlar bedence güçlü birini tanımlarken genellikle, “aslan gibi adam”, “taşın suyunu çıkarır” gibi ifadeler kullanırlar. Ancak bunlar hep işari manasıyla kullanılır; yoksa hiçbir zaman için kastedilen o kişinin direk olarak “bir aslana benzemesi” ya da “taşı kırıp su çıkarması” anlamında değildir. Müteşabih olarak kişinin gücünü ve sağlıklı olduğunu vurgulamak için yapılan bir teşbih yani benzetmeli bir örnektir.

Peygamberimiz (sav)'den ve Ehli Beyt’ten aktarılan, Hz. Mehdi'nin özelliklerini çeşitli örnek, benzetme ve kıyaslamalarla anlatan çok sayıda güvenilir hadis ve riyavet vardır. Bu rivayet de, bunun örneklerinden biridir. Allah Kuran'da da elçilerini “bedence ve ilimce güçlendirdiğini” bildirmiştir:


... O (şöyle) demişti: "DOĞRUSU ALLAH SİZE ONU SEÇTİ VE ONUN BİLGİ VE BEDENÎ GÜCÜNÜ ARTTIRDI. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 247)


Hz. Mehdi’de Allah'ın bu tecellisi görülecek ve Hz. Mehdi insanların geneline göre hem vücutça hem de sesiyle çok güçlü olacaktır.

Ancak, rivayetteki “sesiyle dağları, kayaları yerinden oynatacağı” benzetmesi, aynı zamanda Hz. Mehdi'nin sözlerinin ve konuşmalarının çok hikmetli olacağını; dünyanın her yerinde herkes üzerinde çok güçlü bir etki oluşturacağını göstermektedir.

Hz. Mehdi (a.s.) ateist, Darwinist, materyalist ideolojileri de fikren, kökünden ağaç söker gibi söküp atacak. Yeryüzünün en büyük kof kütüğü, kof ağacı şu an Darwinizm'dir.

Mehdi'nin tanıtıcı bir özelliği de, Hz. Hasan'ın soyundan gelmesidir

Gönderen admin 15:11


Peygamber Efendimiz (sav)’in kızı Hz. Fatma (ra)’dan olan torunu Hz. Hasan (ra) soyundan gelen kişilere İslam kültüründe “seyyid” adı verilmektedir. Önceleri, Hz. Muhammed (sav)’in diğer torunu olan Hz. Hüseyin (ra)’ın soyundan olan şahıslar da seyyid olarak nitelendirilmekteydi. Ancak daha sonra, bu kişiler “şerif” olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

Peygamberimiz (sav) hadislerinde, Müslümanların Hz. Mehdi'yi doğru şekilde tanıyabilmeleri için Hz. Mehdi'nin “kesin ve ayırtedici bazı özelliklerini” bildirmiştir. Bunlardan biri de “Hz. Mehdi'nin Hz. Hasan’ın soyundan gelen bir kimse” olacağıdır.




Hadislerde ve bu hadisleri aktaran İslam alimlerinin eserlerinde, Hz. Mehdi'nin hem seyyid olduğu hem de Hz. Hasan’ın neslinden olacağıyla ilgili çok detaylı bilgiler verilmiştir. Bu hadislerden bazıları şöyledir:


“HZ. MEHDİ, FATİMA'NIN EVLATLARINDANDIR VE HASAN'IN SOYUNDANDIR."

(Ebu Davud, Hz. Mehdi, 1)


Abdül Gafir Farisi Mecma-il Garaib kitabında ve İbni Cevzi Fi’l Garibil Hadis’de ve İbnül Esir’de Nhaye’de tahric ettiler, Hz. Ali Hadisi hakkında dediler ki:
HZ. MEHDİ, HZ. HASAN’IN SOYUNDANDIR.
(Ali Bin Hüsamettin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler – Ahir Zaman Hz. Mehdi’sinin Alametleri, s. 22)


Tamman, Fevaid isimli eserinde ve İbni Asakir, Abdullah b. Amr’dan tahric ettiler. Buyurdu ki: HASAN’IN EVLADINDAN BİRİSİ (HZ. MEHDİ) doğu tarafından çıkacak, eğer O’na dağlar bile karşı gelse, onları ezecek, ve kendisine o dağlarda yollar edinecektir.

(Ali Bin Hüsamettin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler – Ahir Zaman Hz. Mehdi’sinin Alametleri, s. 22)


Hz. Ali’den bize ulaşan bir başka hadise göre, bir gün o, oğlu Hz. Hasan’a bakmış ve: “Nebi SallAllahu Aleyhi Vesellem’in isimlendirdiği gibi, mutlaka benim bu oğlum Seyyiddir (Beyefendi, Halim Selim, zarif ve centilmendir.) Yakında ONUN (HZ. HASAN’IN) SOYUNDAN, Nebinizin (sav) adıyla adlandırılan bir kimse (HZ. MEHDİ) çıkacak, ahlakında ona (Hz. Peygambere) benzeyecek, ama yaratılışında (beden ve cisim özelliklerinde) ona benzemeyecektir” buyurmuştur.

(Tac V, 363)

Hz. Musa'nın asası ve Hz. Süleyman'ın yüzüğü Mehdi'de olacaktır

Gönderen admin 15:10


... MUSA’NIN ASASI VE SÜLEYMAN’IN YÜZÜĞÜ ONDADIR. ...Allah dilediği zamana kadar onu gözden uzak tutar. Daha sonra zuhur eder ve yeryüzünü önceden zulümle dolduğu gibi adaletle doldurur.

(Bihar-ul Envar, c. 52, s. 32; İsbat-ul Hudat, c. 6, s. 19)


Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışının en önemli alametlerinden biri, "Ahit Sandığının bulunması" olacaktır. Sandık, gerek kutsal metinlere gerekse tarihi kayıtlara göre Antakya’dadır. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bu Ahit Sandığı'nı, Hz. Mehdi'nin bulacağı haber verilmiştir.




Kuran'ın Talut kıssasında da Ahit Sandığı hakkında bilgi verilmiştir:

"Peygamberleri, onlara dedi: "O'NUN HÜKÜMDARLIĞININ BELGESİ, SİZE TABUT'UN (SANDIĞIN) GELMESİDİR. ONDA Rabbiniz'den 'bir güven duygusu ve huzur' ile MUSA AİLESİNDEN VE HARUN AİLESİNDEN ARTAKALANLAR VAR; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." (Bakara Suresi, 248)

Ayette geçen "tabut" sözcüğü, “sandık” anlamına gelmektedir. Bu sandık, Talut'un hükümdarlığının alameti içerisinde kutsal emanetlerin bulunduğu Ahit Sandığı'dır. Bahsi geçen Ahit Sandığı yani Tabut'un içinde, üstünde ittifak edilen rivayetlere göre, Hz. Musa'nin asası ile Tevrat levhaları ve Hz.Harun'un asası ile sarığı gibi kutsal emanetler bulunmaktadır.





Kuran'da bildirildiği üzere, Ahit Sandığı Talut'un hükümdarlığının simgesi olduğu gibi, rivayetlere göre Hz. Mehdi'nin de İslam ahlakını tüm dünyada yerleşik kılarak Müslümanların manevi liderliğin üstlenmesinin simgesi olacaktır. Peygamberimiz (sav)'in “Hz. Mehdi'nin bu kutsal emanetlerin bulunduğu ahit sandığını bulacağına” ilişkin hadisleri şöyledir:


"Ona Hz. Mehdi denilmesinin nedeni, gizli olan bir şeyin yolunu göstermesidir. ANTAKYA DENİLEN BİR YERDEN TABUT'U (KUTSAL EMANETLER SANDIĞINI) ORTAYA ÇIKARACAKTIR."

(Suyuti, el- Havi li'l Feteva, II. 82)


"O, kimsenin bilmediği bir duruma kılavuzlandığı için kendisine "Hz. Mehdi" denilmiştir. O, TABUT-U SEKİNE'Yİ ANTAKYA MAĞARASINDAN ÇIKARIR."

(Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)


“O (HZ. MEHDİ), TABUT-U SEKİNEYİ DE ANTAKYA MAĞARASINDAN ÇIKARIR."

(Naim bin Hammad, Kitab-ül Fiten)


"HZ. MEHDİ, TABUTU SEKİNE'Yİ ANTAKYA MAĞARASINDAN ÇIKARACAKTIR."

(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 54)

Mehdi, insanların her şeyden sitem ettikleri bir dönemde ortaya çıkacaktır

Gönderen admin 15:06


Ebu’l Hicaf da Peygamberin (s.aa.) üç defa şöyle buyurduğunu rivayet etmektedirHz. Mehdi hususunda müjdeler olsun sizlere, Halkın dağıldığı ve zorlukların baş gösterdiği zaman Hz. Mehdi zuhur edecektir. ZULÜM VE SİTEMLE DOLAN YERYÜZÜNÜ ADALETLE DOLDURACAKTIR. Kulların kalbine Allah’a kulluğu yerleştirecek ve ADALETİ HERKESİ KAPLAYACAKTIR.

(Bihar-ul Envar, c. 51, s. 74)


Ve yine Peygamber (s.aa.) şöyle buyurmuştur; “O (Hz. Mehdi) ZULÜM VE SİTEM İLE DOLAN YERYÜZÜNÜ ADALETLE DOLDURACAKTIR.

(Bihar-ul Envar, c. 51, s. 66)




Hadislerde Hz. Mehdi'nin, dünyanın “sitem ve zulüm”le dolduğu bir dönemde ortaya çıkacağı bildirilmiştir. Allah'ın, Hz. Mehdi'nin çıkışı öncesinde yaratacağı zorluk ve sıkıntı ortamı sonucunda, insanlar hemen her konudan şikayetçi ve sitemkar olacaklar; ancak ortaya çıkışıyla birlikte Hz. Mehdi bu durumu ortadan kaldıracak, Allah'ın izniyle tüm insanlara aradıkları huzuru, mutluluğu, nimet ve adaleti sunacaktır.

Hz. Mehdi'nin geleceğini söyleyen ehl-i sünnet alimleri

Gönderen admin 15:01


1. İMAM-I AZAM EBU HANİFE

2. İMAM-I HANBELİ

3. İMAM-I ŞAFİİ

4. İMAM-I MALİKİ

5. İMAM MUHAMMED BİN İSMAİL BUHARİ (BUHARİ)

6. EBUL-HÜSEYN MÜSLİM BİN HACCAC KUŞEYRİ (MÜSLİM)

7. BÜYÜK HADİS ALİMİ MUHAMMED BİN İSA TİRMİZİ

8. HAFIZ EBU DAVUD SÜLEYMAN BİN EŞ'AS SİCİSTANİ

9. EBU ABDULLAH MUHAMMED BİN YEZİD (İBN-İ MACE)

10. MUHAMMED B. RESUL BERZENCİ

11. ALAEDDİN ALİ B. HİŞAM MUTTAKİ HİNDİ

12. ABDÜLKADİR GEYLANİ

13. İMAM GAZALİ

14. İMAM-I RABBANİ

15. MUHYİDDİN ARABİ

16. İBN KESİR

17. İBN TEYMİYE

18. ZAHİDU'L KEVSERİ

19. CELALEDDİN SUYUTİ

20. BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

21. ŞEHABETTİN İBN-İ HACER ASKELANİ

22. HÜSEYİN HİLMİ IŞIK

23. MAHMUD ESA'D COŞAN

24. MAHMUT SAMİ RAMAZANOĞLU

25. EBU KASIM TABARANİ

26. ELMALILI HAMDİ YAZIR

27. MUHAMMED B. ALİ ŞEVKANİ

28. MUHAMMED CEMALEDDİN EL-KASİMİ EL-DIMIŞKİ

29. KURTUBİ

30. İMAM MATURİDİ

31. İMAM ACCURİ

32. İBN HAZM

33. PEZDEVİ

34. NESEFİ

35. TEFTAZANİ

36. İBNU'L ARABİ

37. İMAM CAFER ET TAHAVİ

38. BEYAZİ

39. SEYYİD ALUSİ

40. EBU'L MÜNTEHA

41. ES-SEFFARİNİ

42. ABDULMUHSİN BİN HAMD EL-ABBAD

43. EBU MUHAMMED HASAN B. ALİ EL-BERBEHARİ HANBELİ

44. MUHAMMED NASREDDİN ALBANİ

45. ŞEMSEDDİN MUHAMMED BİN AHMED SEFAREYNİ

46. EBU ABDULLAH MUHAMMED B. CAFER İDRİSİ KETANİ

47. ŞEHABEDDİN AHMED B. MUHAMMED GUMARİ

48. HASANEYN MUHAMMED MAHLUF EL-MISRİ

49. EB'UL-HASAN MUHAMMED B. HÜSEYİN ABURİ

50. SAİD HAVVA

51. ŞEYH HASAN ADVİ HAMZAVİ

52. M. SIDDIK B. HASAN KUNUCİ

53. MUHAMMED B. HASAN EL-ESNEVİ

54. NUREDDİN ATER

55. EBU ABDULLAH MUHAMMED B. CAFER İDRİSİ KETANİ

56. EBU'S-SADAT MUHAMMED B. MUHAMMED EBU ŞOHBE

57. EN-NEVEVİ

58. EBU'L-FAZL ABDULLAH B. MUHAMMED EL-İDRİSİ

59. MUHAMMED EL-MEKKİ

60. EBU BEKİRAHMED B. MUHAMMED İSKAFİ

61. HAFIZ EBU BEKİR B. HAYSEME

62. EBU-L BEKİR MUHAMMED B. İBRAHİM KELABAZİ BUHARİ

63. EBU KASIM ABDURRAHMAN SÜHEYLİ

64. YUSUF B. YAHYA MAKDİSİ EŞ-ŞAFİİ

65. ŞEYH İBRAHİM B. MUHAMMED HAMVİNİ

66. İBN-İ HACER EŞ-ŞAFİİ EL-MEKKİ

67. İBN-İ HACER-İ MEKKİ

68. ŞEYH MUHAMMED B. AHMET SEFARİNİ EL-HANBELİ

69. SÜLEYMAN B. İBRAHİ M KUNDUZİ

70. SEYYİD MUHAMMED SIDDIK KANUCİ BUHARİ

71. EBULFAZL ABDULLAH B. MUHAMMED SIDDIK.

72. ALLAME ŞEVKANİ
73. HAFIZ ESKALANİ

74. İBN-İ HACER-İ HEYSEMİ
75. ŞEBLENCİ

76. MISIRLI ŞEYH MUHAMMED-İ HANEFİ

77. ŞEYH MUHAMMED SABBAN

78. SÜVEYDİ

79. AHMED BİN ZEYNİ DEHLAN EŞ ŞAFİİ

80. ABDULVAHHAB ABDULLATİF

81. ALLAME EBU TAYİP

82. SAİD BİN CABİR

83. NİYAZİ MISRİ

84. EN NİFERİ

85. İMAMI AZAM FIKHI EKBER ŞERHİNDE ALİYYUL KAR'İ

86. TAHTAVİ

87. ŞEYH MANSUR ALİ NASİF (TAÇ İLMİHALİ)

88. SEYYİD KUTUP

89. ŞEYH FAKİH İMANİ

90. ALİ ES SABUNİ'

91. MUHAMMED HZ. MEHDİ EL-HORASAN

92. ŞEYHÜLİSLAM MUSTAFA SABRİ EFENDİ




ALLAH'IN RAHMETİ SANA OLSUN BİL Kİ VAADEDİLEN HZ. MEHDİNİN VAR OLUŞUNDA HİÇ KUŞKU YOKTUR. ÜÇ YÜZ HADİS VE ESERLE HATTA DAHA FAZLASI İLE BU KANITLANMIŞTIR.

(CASİM MÜHELHİL, "EL-BURHAN", C. 1, S. 339)


Hz. Mehdi ile ilgili hadislerde dikkat çeken bir diğer özellik de çok sayıda sahabe tarafından rivayet edilmiş olmalarıdır. Nitekim bu hadislerin mütevatir kabul edilmesinin nedeni, yalan olması mümkün olmayacak kadar çok sayıda kişi tarafından rivayet edilmiş olmalarındandır. Hz. Mehdi'yle igili hadisleri rivayet eden sahabelerin sayısı, elliden fazladır. Bu sahabelerden bazıları şunlardır:

Enes İbni Malik, Katade, Hz. Ayşe, Ebu Hureyre, İmran bin Husayn, Nafi bin Utbe, Ebu Berze, Hüzeyfe bin Esir el Gıfari, Keysan, Osman bin el-As, Cabir bin Abdillah, Ebu Ümame, Ibn Mesud, Abdullah bin Amr, Semüre bin Cündüp, Nevvas bin Seman, Amr bin Avf, Hüzeyfe bin el Yeman, Ebul Eşas es Sanani, Ebu Umame el Bahili, Ebud Derda, Ebu Rafi, Ebu Said El Hudri, Ebu Malik el Gıfari, Rebi İbni Enes, Şehribni Havşeb, Ammar İbni Yasir...

Gönderen admin , 29 Aralık 2008 12:35


Mehdi ile ilgili Peygamberimiz (sav)'den nakledilen sözlerin sahih, doğru ve ün kazanmış olacak kadar doğru olduğunu açıklayan ehl-i sünnet alimleri


1- Ebu-l Hasan, Muhammed b. Hüseyn Aburi Sicistani (ölm. H. 363), "Menakıb-uş Şafi"

2- Hafız Muhammed Yusuf Genci Şafii (658), "el-Beyan fi Ahbar-i Sahib-iz Zaman"

3- Şemsuddin Muhammed b. Ahmet Kurtubi (671), "et-Tezkire fi Ahval-İl Mevta ve Umur-ul Ahire"

4- Hafız Cemalluddin Mezzi (742), "Tehzib-ul Kemal"

5- İbn-i Kayyum Cevziye, Hanbeli (751), "Menar-ul Munif"

6- İbn-i Hacer Askalani (852), "Tehzib-ut Tehzib"

7- Şemsuddin Sehavi (902), "Feth-ul Muğis"

8- Celaleddin Abdurrahmen Suyuti (911), "Misbah-uz Zücace"

9- İbn-Hacer Haysemi (974), "es-Savaik-ul Muhrika"

10- Şeyh Mer'a b. Yusuf Hanbeli (1033), "Feraid-ul Fikr-i Fil İmam-il Mehdiyy-il Muntazar", "Levaih-ul Envar-il Behiyye"

11- Ebu Zeyd Abdurrahman b. Abdulkadir Fasi (1092), "Menhec-ül Makasid" "Merasid-ul Mutemed"in şerhi

12- Muhammed b. Abdurresul Berzenci (1103), "el-İşaet-u Li Eşrat-is Sae"

13- Muhammed b. Abdulbaki Zerkani Maliki (1122), "Şerh-ul Mevahib-il Ledunniye"

14- Şeyh Muhammed b. Kasım b. Muhammed Cesus Maliki (1182), Abdullah b. Abdurrahmen Şirvani'nin "er-Risale" kitabının şerhi

15- Ebu-l Ala İdris b. Muhammed İdris Hüseyni Iraki Fasi (1183), İmam Hz. Mehdi hakkındaki eserinde

16- Şeyh Muhammed b. Ahmed Sefarini (1188- Hanbeli), "Levaih-ul Envar-ul Behiyye"

17- Şeyh Muhammed b. Ali Sabban (1206), "İsaf-ur Rağibin"

18- Gazi Muhammed b. Ali Şevkani (1250), "et-Tevzih fi Tevatur-i Ma Ca'e Fi-l Hz. Mehdiy-ul Muntazar ve-d Deccal ve-l Mesih"

19- Mü'min b. Hasan Şeblenci (1291), "Nur-ul Ebsar"

20- Süleyman b. İbrahim Kunduzi Hanefi (1294), "Yenabui-l Mevedde"

21- Ahmet b. Zeyni Dehlan, Şafii Müftüsü (1304), "Futuhat-ul İslamiye"

22- Seyyid Muhammed Sıddık Hasan Kanuci Buhari (1304), "el-İza'et-u Lima Kane ve Ma Yekunu Beyn Yedey-is Sae"

23- Muhammed Belbisi b. Muhammed b. Ahmet Hüseyni Şafii Mısri (1308), "Atr-ul Verdi fi Şerh-il Katr-il Şehdi"

24- Ebu Abdullah Muhammed b. Cafer Ketani Maliki (1345), "Nezm-ul Mütenasir Min-il Hadis-il Mütevatir"

25- Mübarekpuri (1353), "Tuhfe-tul Ahuzi"

26- Şeyh Muhammed Hızır Hüseyn Mısri (1377), "Nazret-un Fi Ehadis-il Hz. Mehdi" makalesindeki "Mecellet-üt Temaddün-ül İslami" dergisinde

27- Ebulfeyz Seyid Ahmet b. Muhammed b. Sıddık Ğımari el-Hüseyni el-Ezheri eş-Şafii el-Mağribi (1380), "İbraz-ul Vehm-il Meknun Min Kelam-i İbn-i Haldun" veya "el-Mürşid-il Mübdi li Fesad-i Ta 'ni İbn-i Haldun fi Ehadis-il Hz. Mehdi"

28- Şeyh Nasıruddin-i Albane (Muasır), "Mecellet-ut Temeddün-il İslami" dergisinde yayınlanan "Havl-el Hz. Mehdi" başlıklı makalesinde

29- Şeyh Safauddin Al-i Şeyh-il Halaka Iraki,"Mecellet-ut Terbiyet-ul İslamiye" dergisi

30- Şeyh Abdulmuhsin b. Hamd-i Abbad, "Mecellet-u Camiat-il İslamiye" dergisinde "Akibet-u Ehl-is Sünne ve'l Eser fi'l Mehdiyy-il Muntazar" başlıklı makalesinde

31- Ebu-l Fazl Abdullah b. Muhammed B. Sıddık Hüseyni İdrisi, "El-Mehdiyy-ul Muntazar"

32- Şeyh Hammud b. Abdullah (Muasır), "el-İhticac bil Eser-i Ala Men Enkere-l Hz. Mehdiyy-el Muntazar"

33- Şeyh Abdulaziz b. Abdullah b. Baz (Muasır), "Akidet-u Ehl-i Sünnet-i ve-l Eser Fi-l Hz. Mehdiy-ul Muntazar" isimli makalede

34- Dr. Abdulhalim Neccar, Sa'd Muhammed Hasan Mısri'nin "El-Mehdiyyu Fi-l İslam" adlı eserinin önsözünde

Gönderen admin 12:13


Mehdi ile ilgili, Peygamberimiz (sav)'den nakledilen sözlerin doğru ve belgeli olduğunu açıklayan ehl-i sünnet alimleri

  • Hz. Mehdi ile ilgili hadislerin sahih, doğru ve belgeli olduğunu belirten –şu ana kadar tespit edilmiş olan- Ehl-i Sünnet'in ilm-ul hadis alimlerinden 25'inin isimlerini ve onların bu konu hakkındaki açıklamalarını içeren kaynakların isimleri şöyledir:

    1- Hafiz Tirmizi (ölm. 297), "Sünen"inde

    2- Hafiz Ebu Cafer Akili (ölm. 322), "ez-Züafa-ül Kebir"de

    3- Ebu Muhammed Hasan b. Ali Halef Berbehari Hanbeli Şeyhi (329), "Şerh-us Sünne" kitabında Şeyh Hammud Tuyceri, "el-İhticac-ü Bil Eser Ala Men Enkere-l Mhdiy-ul Mutazar" nakline göre

    4- Hakim Nişaburi (ölm. 405), "el-Müstedrek"

    5- Beyhaki, (ölm. 458), "el-İtikat-u ve'l Hidaye İla Sebil-ir Reşad"

    6- Hafız Beğevi (ölm. 510/516), "Mesabih-us Sünne"

    7- Ünlü Tarihçi ve Muhaddis İbn-i Esir (ölm. 606), "En-Nihayet-u Fi Ğerib-il Hadis ve'l Eser"

    8- İbn-i Menzur Afriki (ölm. 711), "Lisan-ul Arab"

    9- İbn-i Teymiye (ölm. 728), "Minhac-üs Sünne"

    10- Hafız Zehebi (ölm. 748), "Telhis-ul Müstedrek"

    11- İbn-i Kesir-i Şami (ölm. 774), "en-Nihayet-u Fi'l Fiten ve'l Melahim"

    12- Fazıl Teftezani (ölm. 793), "Şerh-ul Mekasid"

    13- Nuruddin Haysemi (ölm. 807), "Mecma-üz Zevaid"

    14- Şeyh Muhammed Cezeri Dimeşki Şafii (ölm. 833), "Esme-l Menakıb Fi Tehzib-i Esne-l Metalib"

    15- Eş-Şehab Ahmet b. Ebu Bekr-i Busiri (ölm. 840), "Misbah-üz Zücace Fi Zevaid-i İbn-i Mace"

    16- Alauddin b. Hüsameddin Muttaki Hindi (ölm. 975), "el-Burhan Fi Alamat-i Hz. Mehdiyy-i Ahir-iz zaman"

    17- Seyyid Muhammed Murtaza Hüseyni Hanefi Vasıti Zebidi (1205), "Tac-ül Arus"

    18- Şehabbuddin Ahmet b. İsmail Halvani el-Mısri Şafii (1308), "Katr-üş Şehdi Fi Evsaf-il Hz. Mehdi"

    19- Ebu-l Berekat Alusi Hanefi (ölm. 1317), "Ğaliyet-ul Mevaiz"

    20- Ebu-t Tayyib Muhammed Şemsulhak Azimabadi (ölm. 1329), "Avn-ül Mabud Şerh-i Sünen-i Ebu Davud"

    21- Şeyh Mansur Ali Nasif (1371), "et-Tacu-l Cami-u Li-Usul"

    22- Şeyh Muhammed b. Abdülaziz Mani (ölm. 1385), "Tehdik-un Nazar Bi Ahbar-il İlman-il Muntazar"

    23- Şeyh Muhammed Fuad Abdulbaki (ölm. 1388), Şeyh Abdulmuhsin Abbad'in nakline göre "Akibet-u Ehl-i Sünneti ve'l Eser Fil Hz. Mehdi'yil Müntazar" isimli makalesinde

    24- Ebu-l A'la Mevdudi (Muasır), "el-Beyaniyat"

    25- Araştırmacı yazar Sait Eyyup (Muasır), "Akibet'ul Mesih ved-Deccal Fi-l Edyan"

Gönderen admin 12:03


Ehli sünnet mezheplerinde, Mehdilik ile ilgili peygamberimiz (sav)'den nakledilen sözlerin kesinlik kazandığı ile ilgili bilgi

  • Ehli Sünnet’in hafız ve ravileri (rivayetleri nakleden kişileri) yüzlerce hadis, tefsir (İslami yorum), kelam (Allah'ın varlığı, sıfatları ve İslam'ın doğruluğundan bahseden ilim), irfan (kültür), tercüme, sözlük ve tarih kitaplarında Hz. Mehdi hadislerini rivayet etmişlerdir. Bunlardan bazıları şunlardır:


    1-Buhari, Sahih'inde.

    2-Müslim b. Haccac, Sahih'de.

    3-Buhari, Tarih-i Kebir'de.

    4-Ebu Davud, Sünen'de.

    5-İbn-i Mace, Sünen'de.

    6-Hakim, Müstedrek'te.

    7-Ahmed b. Hanbel, Müsned ve el-Cem'u Beyn'es Sihah'da.

    8-Tirmizi, Sahih'inde.

    9-İbn-i Kesir, el-Bidayetu ven Nihaye'de.

    10-Ayrıca, Nihayet-ul Bidaye'de.

    11-Zehebi, Mizan-ul İtidal'da.

    12-Ayrıca, Tezkiret-ul Huffaz'da.

    13-Ayrıca, Lisan-ul Mizan'da.

    14-Ayrıca, Tarih-ul İslam'da.

    15-Ayrıca, Telhis-ul Müstedrek'de.

    16-Muttaki, Kenz-ul Ummal'da.

    17-Ayrıca, Muntahab-ı Kenz-ul Ummal'da.

    18-Ebu Nuaym, Hilyet-ul Evliya'da.

    19-Muhibbuddin Hatip, Zahair-ul Ukba'da.

    20-Ayrıca, Riyaz-un Nazıra'da.

    21-Yusuf b. Yahya Mukaddesi, Akd-üd Dürer'de.

    22-Beyhaki, el-İtikad'da.

    23-Ayrıca, el-Bas'u ve'n Nüşur'da.

    24-Hamidi, el-Cem'u Beyn'es Sahihyen'de.

    25-Heysemi, Mecme-uz Zevaid'de.

    26-Taberi, Mucem-us Sağir'de.

    27-Hatib, Tarih-i Bağdad'ta.

    28-İbn-i Esir, En Nihaye'de.

    29-Eskalani, el-İsabe'de.

    30-Ayrıca, Tehzib-ut Tehzib'te.

    31-İbn-i Asakir, Tarih-i Dimeşk'de.

    32-İbn-i Esir, Usd-ul Gabe'de.

    33-Diyarbekri, Tarih-ul Hamis'de.

    34-İbn-ül Cevzi, Tezkire'de.

    35-İbn-i Hallikan, Vefeyat-ul A'yan'da.

    36-İbn-i Hacer, Savaik-ul Muhrika'da.

    37-İbn-i Teymiyye, Minhac-us Sünne'de.

    38-Suyuti, Cami-us Sağir'de.

    39-Semhudi, Cevher-ul Akdeyn'de.

    40-Zeyni Dahlan, Siret-un Nebeviyye'de.

Gönderen admin 11:56


Mehdi ile ilgili hadislerin, 4 ana ehl-i sünnet mezhebinde (Hanefi, Hanbeli, maliki ve şafi) ün kazanmış olacak kadar doğru olduğunu açıklayan ehli sünnet alimleri

  • Ehli Sünnet inancındaki 4 ana mezhep olan Hanefi, Hanbeli, Maliki ve Şafi mezhepleri, Hz. İsa’nın ikinci kez gelişi ve Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışı konusunda tam olarak ittifak halindedirler. Şia inancında da Hz. Mehdi'nin gelişine inanmak ana bir konu olarak ele alınan bir itikat meselesidir. Müslümanların %98’ini oluşturan Ehli Sünnet ve Şia inancında; yani iki büyük mezhep olan Alevi ve Sünni mezheplerinde, Hz. İsa'nın ve Hz. Mehdi'nin gelişinin doğruluğu ve kesinliği konusunda hiçbir tereddüt yoktur.


    Hz. Mehdi ile ilgili hadislerin sayısı o kadar fazladır ki, hem Şii hem de Ehli Sünnet kaynakları olmak üzere; iki İslami fırkanın naklettiği hadisler içerisinde çok az konu bu kadar çok sayıya ulaşmıştır. Şiiler’de, Peygamberimiz (sav)’den ve Ehl-i Beyt imamlarının hepsinden Hz. Mehdi hakkında hadisler aktarılmıştır.


    Ehl-i Sünnet’in de Resulullah (sav)’tan bu konuda aktardıkları hadisler mütevatir olup, onların ileri gelenlerinin büyük bir bölümü de buna tanıklık etmişlerdir:

  • Hafız Eskalani “et-Tehzib” c. 9, s. 144’de (Haydar Abad bas.) der ki: “Hz. Mehdi ve onun Ehl-i Beyt’ten olduğu yedi yıl hükümet edeceği, yeryüzünü adaletle dolduracağı, Hz. İsa’nın onunla birlikte zuhur edeceği, Deccal’ı (fikren) öldüreceği, ümmete imamet edeceği ve İsa’nın onun arkasında namaz kılacağına dair Mustafa salla’llâhu aleyhi ve alih ’ten naklolunan hadisler, ravilerinin sayısının çokluğundan mütevatir ve müstefizdir.

    ”Bunu Suyuti de “el-Havi li-l Fetava” kitabında aynen nakleder.

    İbn-i Hacer-i Heysemi, “Es Savaik”, s. 165 (Mısır bas.) der ki: Ebu Hüseyn-i Acuri şöyle der: Hz. Mehdi’nin zuhuru, Ehl-i Beyt’ten olduğu, yeryüzünü adaletle dolduracağı, İsa aleyhi’s-selâm’la birlikte zuhur edeceği ve Filistin topraklarında ki “Bab-ı Led” de Deccal’ı (fikren) öldürmek için ona yardım edeceği, ümmete imamet edeceği ve İsa aleyhi’s-selâm’ın da onun arkasında namaz kılacağına dair Mustafa salla’llâhu aleyhi ve alih’ten naklolunan hadisler, ravilerinin sayısının çokluğundan mütevatir ve müstefizdir.”

    Şeblenci “Nur-ul Ebsar”, s. 171’de (Mısır Şa’biyye bas.) der ki:

    “Hz. Mehdi’nin Ehl-i Beyt’ten olduğu ve yeryüzünü adaletle dolduracağına dair Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih’ten naklolunan rivayetler mütevatirdir ve Deccal’ı (fikren) öldürmek için İsa’ya yardım edeceğini bildiren hadisler de mütevatirdir.”

    Mısırlı Şeyh Muhammed-i Hanefi “İthaf-u Ehl-il İslam” (el yazma) adlı kitabında der ki: “Hz. Mehdinin zuhur edeceğine dair, Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih’ten naklolunan hadisler mütevatirdir.”Araştırmacı Muhammed b. Resul Berzenci “el-İşaatu li Eşrat-is Sae” (s. 87, Mısır bas.) adlı kitabında der ki: “Muhammed b. Hasan Esfevi “Menakıb-ı Şafii” adlı kitabında şöyle der: Hz. Mehdi ve onun Peygamber’in Ehl-i Beyt’inden olduğuna dair Resulullah’tan naklolunan rivayetler mütevatirdir.

    ”Şeyh Muhammed Sabban “İs’afur Rağıbin s.140’da (Mısır bas.) der ki: “Hz. Mehdi’nin zuhuru, Ehl-i Beyt’ten olduğu, yeryüzünü adaletle dolduracağı ve Filistin’deki “Bab-ı Led”de Deccal’ı (fikren) öldürmek için İsa’ya yardım edeceği, ümmete imam olup İsa’nın onun arkasında namaz kılacağına dair Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih ’ten ulaşan hadisler mütevatirdir.

    ”Süveydi “Sebaik-uz Zeheb” s.78’de (Mısır bas.) der ki: “Alimlerin üzerinde ittifak ettikleri şey şudur ki, Hz. Mehdi ahir zamanda kıyam edecektir ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır.”

Gönderen admin 11:38


Mehdi'nin birinci görevi, Hz. Musa ve Hz. İsa gibi, insanlara Darwinizm'in geçersizliğini gösterip,
Yaratılış'ı ispatlamak olacaktır


Hz. Mehdi tüm yeryüzüne din ahlakının hakim olmasına vesile olacak kişidir. Hz. Mehdi'nin ilmi mücadelesinin ilk aşaması materyalist, ateist, Darwinist düşünceleri temelden yıkmak ve Yaratılış'ı ispat etmek olacaktır. Zira Hz. Mehdi'nin ortaya çıkacağı ahir zamanın en önemli özelliklerinden birisi inkarcı, ateist, materyalist düşünce ve akımların çok yaygın olması, bu nedenle insanların büyük çoğunluğunun din ahlakından uzak olmalarıdır. Bediüzzaman Said Nursi de, ahir zamanın en önemli tehlikelerinden birinin ateist felsefeler olacacağını bildirmiş, özellikle Darwinist ve materyalist felsefelerin ateizme zemin hazırlayacaklarına dikkat çekmiştir:

  • Tabiyyun, maddiyun felsefesinden (Darwinist, materyalist ve ateist felsefelerden) tevellüd eden bir cereyan-ı nemrudane, (doğan inkarcı bir akım) gittikçe ahir zamanda felsefe-i maddiye (materyalist felsefe) vasıtasıyla intişar ederek (yayılarak) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah’ın varlığını) inkar edecek bir dereceye gelir. (Allah'ı tenzih ederiz) (Emirdağ Lahikası, s. 259)


    Bu nedenle Bediüzaman, Hz. Mehdi’nin birinci vazifesinin, maddecilik fikriyle yani Allah’ı inkar üzerine kurulmuş Darwinist, materyalist ve ateist felsefelerle mücadele etmek ve bu felsefelerin insanlar üzerindeki etkisini tam anlamıyla kaldırmak olacağını belirtmiştir:

  • Ve onun (Hz. Mehdi’nin) üç büyük vazifesi olacak: Birincisi: Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve maddiyun ve tabiiyyun taunu (Darwinizm, materyalizm ve ateizm salgınının), beşer içine intişar etmesiyle (insanlar arasında yayılmasıyla), herşeyden evvel FELSEFEYİ VE MADDİYUN FİKRİNİ (materyalist felsefeyi) TAM SUSTURACAK BİR TARZDA İMANI KURTARMAKTIR. Ehl-i imanı dalâletten muhafaza etmek (iman edenleri sapkınlıktan korumak)... (Emirdağ Lahikası, s. 259)


    Hz. Mehdi'nin öncelikli olarak Darwinizm'in geçersizliğini ispatlaması ve Yaratalış'ı anlatması, geçmişte yaşamış peygamberlerin de izlediği önemli bir tebliğ yöntemidir. Hz. Musa da ilk olarak evrim inancının yanlış olduğunu ispat etmiş, Allah'ın yaratmasına dair delilleri ortaya koymuştur. Bilindiği üzere evrim masalı, çok eski dönemlere ta Sümerlere dayanan batıl bir dindir. Eski Mısır'da da evrim yanılgısı yaygın bir inançtır. Firavun ve taraftarları, günümüzdeki Darwinizm'in ilkel bir versiyonuna inanmakta ve bu sapkın inancı savunmaktaydılar. Mısır dinler tarihi incelendiğinde bu durum açıkça görülür.


    Eski Mısırlıların batıl inanışlarına göre, "Yılan, kurbağa, solucan ve fareler, su baskınlarıyla taşan Nil ırmağının çamurlarından oluşmaktadır." 1 Yani, Darwinizm'in en temel iddialarından biri olan, "canlıların tesadüfler sonucunda balçıklardan" oluştuğu yanılgısı, Eski Mısır'da da yaygın olan bir inanıştır. Dolayısıyla Hz. Musa tebliğ yapmaya başladığında, ilk olarak Mısırlıların bu batıl inanışlarını ortadan kaldırmaya yönelmiş ve evrimci düşünceyi yok etmiştir. Hz. Musa, Firavun'a tebliğ yapmaya gittiğinde, tıpkı günümüzdeki Darwinistlerin sorularına ve mantık örgülerine benzer şekilde, Firavun da ona, "İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir?" diye sormuştur. (Enbiya Suresi, 51) Hz. Musa ise Allah'ın ilhamıyla, "Bunun bilgisi Rabbim'in Katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz" (Enbiya Suresi, 52) şeklinde cevap vermiş ve ispatları ve delilleriyle Firavun’a Yaratılış'ı anlatmıştır.


    Kuran'da, Hz. Musa elindeki asayı yere attığında, Allah'ın dilemesiyle bu asanın canlı bir yılana dönüştüğü bildirilmektedir. Hz. Musa asasını yere attığında, cansız bir ağaç dalı, canlı bir yılana dönüşmüş; eline aldığında ise yılan tekrar cansız bir ağaca dönüşmüştür. Sonra tekrar yere attığında asa yine can bulmaktadır. Yani cansız bir madde, canlanmakta, sonra ölmekte, sonra yine canlanmaktadır. Böylece Allah bu mucizesiyle insanlara, sürekli Yaratılış'ı göstermektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur:

  • Böylece, ONU ATTI; (bir de ne görsün) O HEMEN HIZLA KOŞAN (KOCAMAN) BİR YILAN (OLUVERMİŞ). Dedi ki: "Onu al ve korkma, Biz onu ilk durumuna çevireceğiz." (Enbiya Suresi, 20-21)

    "Sağ elindekini atıver, ONLARIN YAPTIKLARINI YUTACAKTIR; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz." (Enbiya Suresi, 69)

    "Asanı bırak;" (Bıraktı ve) ONUN ÇEVİK BİR YILAN GİBİ HAREKET ETTTİĞİNİ görünce, geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. “Ey Musa, korkma; şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz." (Neml Suresi, 10)


    Hz. Musa elindeki asasını yere attığı anda, Allah'ın lütfuyla, cansız bir odun parçası, hızla hareket eden bir yılana dönüşmüş ve Firavunun yanındakilerin ortaya attıkları sahte yılanları hemen yutmuştur. Böylece insanlar bu yılanın, gerçek bir yılan olduğunu açıkça görmüşlerdir. Çünkü yutması bu yılanın canlı olduğunu; yani midesi olduğunu, beslendiğini dolayısıyla da yaşadığını gösteren bir canlılık alametidir. Ardından da yılanın kaçtığını görmüşlerdir ki bu da yine yılanın hareketli ve canlı olduğunu gösteren bir başka alamet oluşturmuştur. Böylece insanlar orada Yaratılış’ı anlamış ve hatta Firavun’un yardımcıları da Allah'ın üstün Yaratış’ını görerek hemen secdeye kapanmış ve Allah'a iman etmişlerdir.


    Hz. Musa’nın kullandığı bu tebliğ yöntemiyle Allah insanlara canlılığın nasıl yoktan var edildiğinin bir örneğini göstermiştir. Cansız bir madde, sadece Allah'ın dilemesiyle, yani "Ol" emriyle can bulmuştur. Allah'ın kendisine lütfettiği bu mucize yaptığı tebliğ sonucunda Hz. Musa, eski Mısırlıların batıl evrim inanışlarını bir hamlede yerle bir etmiş, Hz. Musa'nın karşısında olan insanlar dahi, bu tebliği yöntemi vesilesiyle hemen o an gerçeği kavrayıp batıl inanışlarını bırakmışlardır.


    Hz. Musa’nın bu tebliğ yönteminin bir benzeri de Hz. İsa tarafından gerçekleştirilmiştir. Hz. İsa da tebliğinde, putperest düşünceye, pagan inanışlara ve tahrif olmuş Museviliğe karşı mücadele yürütmüş; insanlara doğruyu ve hakkı anlatmış, ama o da asıl olarak ilk önce Yaratılış'ı ispat etmiştir. Kuran'da Hz. İsa'nın “çamurdan kuş biçiminde birşey yaptığı, sonra bunun içine üflediğinde, Allah'ın dilemesiyle, bu kuşun hayat bulup canlandığı” haber verilmiştir:

  • Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İZNİMLE ÇAMURDAN KUŞ BİÇİMİNDE (BIR ŞEYİ) OLUŞTURUYORDUN DA (YİNE) İZNİMLE ONA ÜFÜRDÜĞÜNDE BİR KUŞ OLUVERİYORDU... (Maide Suresi, 110)


    Bu kuş, hiçbir sebebe bağlı olmadan, Allah'ın dilemesi ve mucizesiyle, can bulmaktadır. Cansız bir maddeden can sahibi olan kuş, Yüce Allah'ın örneksiz, sebepsiz, üstün yaratışının örneklerinden biridir. Hz. İsa da, ilk önce insanlara Yaratılış’ı ispat etmiş, insanların Allah'ın herşeyi yoktan var ettiğini anlamalarını sağlamıştır. Hz. İsa Allah'ın lütfettiği bu mucizeyle, evrimci düşüncenin mantıksızlığını ve geçersizliğini gözler önüne sermiştir.


    Hz. Musa’nın ve Hz. İsa'nın tebliğde kulandıkları bu yöntemler, “tebliğe Yaratılış’ı ispatla başlamanın” önemini açıkça ortaya koymaktadır. İşte Hz. Mehdi de görevine başladığında, Allah'ın yol göstermesiyle aynı tebliğ yöntemini kulllanacaktır. Hz. Mehdi de ortaya çıktığında önce insanlara Darwinizm'in geçersizliğini gösterecek, Yaratılış'ı ispat edecek ve Bediüzaman Said Nursi'nin haber verdiği gibi, Darwinizm'i ve materyalizmi “TAM SUSTURACAK BİR TARZDA” yani yerle bir edecek şekilde ilmi bir mücadele yürütecektir. "Darwinizmi ve materyalizmi tüm dünyada, tam anlamıyla etkisiz hale getirmek" , Hz. Mehdi'nin birinci görevi olacaktır. Materyalizm, ateizm ve Darwinizm'in çöküşüyle birlikte, insanların imanlarının kurtulmasına da Hz. Mehdi vesile olacaktır.

Gönderen admin , 28 Aralık 2008 12:28


Beklenen Mehdi akıl almaz özelliklerle, -adetullaha aykırı olarak- gelmeyecek; Tüm peygamberlerde olduğu gibi, aklın kabul edeceği, -adetullaha uygun özelliklerle- gelecektir

Hz. Mehdi, insanların, isteseler de istemeseler de iman etmeye mecbur kalacakları gibi bir görünüm içerisinde ortaya çıkmayacaktır. Tam tersine Hz. Mehdi'nin, makul ve adetullaha uygun bir görünümü ve buna yine adetullaha uygun, makul bir hayatı olacaktır. Zaten bu sebeple Hz. Mehdi halk arasında kolayca tanınamayacak, ancak zamanla fark edilecektir. Bediüzaman Said Nursi’in de belittiği gibi, “yakın talebeleri bile, ancak imanın nuruyla; ona dikkat ettiklerinde Hz. Mehdi'yi fark edeceklerdir”.

  • “Onun alametleri gelmiştir.” (Muhammed Suresi, 18) ayetinin bir nüktesi (ince manası), bu zamanda akîde-i avâm-ı mü'minîni vikaye (halktan müminlerin iman seviyesini) ve şübehattan muhafaza (şüphe ve tereddütlerden korumak) için yazılmış. Ahir zamanda vukua gelecek hâdisata (gerçekleşecek olan olaylara) dair hadislerin bir kısmı müteşabihat-ı Kuraniye (benzetmelerle anlatılan Kuran ayetleri) gibi derin manaları var. Muhkemat (Kuran'ın, yoruma gerek kalmayacak şekildeki açık ayetleri) gibi tefsir edilmez (yorumlanmaz) ve herkes bilemez. Belki tefsir yerinde (açıklamak yerine) tevil ederler (başka bir şekilde yorumlarlar).

    ... “Halbuki o ayetlerin tefsirini (gerçek yorumunu) Allah’tan ve ilimde derinlik ve istikamet (doğruluk) sahibi olanlardan başkası bilemez” (Al-i İmran Suresi, 7) sırrıyla, vukuundan (ortaya çıkışından) sonra tevilleri (gerçek manaları) anlaşılır ve murad (kastedilenin) ne olduğu bilinir ki, ilimde râsih olanlar (ilimde derinleşmiş; dini bilgileri sağlam ve kuvvetli olanlar), “Biz buna inandık. Muhkem ayetler de, müteşabih ayetler de, hepsi Rabbimiz’in Katından indirilmiştir.” (Al-i İmran Suresi, 7) deyip o gizli hakikatları izhar ederler (açığa çıkarırlar). (Şualar, 5.şua, s.578)

Birinci Nokta:

  • İman ve teklif (sorumluluk), ihtiyar dairesinde (irade ve bir şeyi tercih edebilme gücü açısından) bir imtihan, bir tecrübe, bir müsabaka (yarışma) olduğundan, perdeli (üstü örtülü) ve derin ve tetkik (inceleyip araştırma) ve tecrübeye muhtaç olan nazarî mes'eleleri (gerektiren teorik konuları) elbette bedihî (çok belirgin ve açık) olmaz. Ve herkes ister istemez tasdik edecek (herkesin kabul edeceği şekilde) derecede zarurî (gerekli) olmaz. Tâ ki Ebu Bekirler a'lâ-yı illiyyîne (yücelerin en yücesine) çıksınlar ve Ebu Cehiller esfel-i safilîne (aşağıların en aşağısına) düşsünler. İhtiyar kalmazsa (insandaki bir şeyi tercih edebilme gücü yani irade ortadan kalkarsa) teklif olamaz (o zaman kişinin sorumluluğu da kalmaz). Ve bu sır ve hikmet içindir ki, mu'cizeler seyrek ve nâdir verilir (çok nadir olarak mucize gerçekleşir). Hem dâr-ı teklifte (dünyadaki imtihan ortamında) gözle görünecek olan alâmet-i kıyamet (kıyametin kopmasını haber veren şartlar) ve eşrat-ı saat (kıyametin kopmasını haber veren belirtiler), bir kısım müteşabihat-ı Kur'aniye (Kuran'daki, hükmü açık olmayan, yorumlanması gereken ayetler) gibi kapalı ve tevilli (yorum gerektirecek şekilde) oluyor. Yalnız, Güneş'in mağribden çıkması (Batı’dan doğması) bedahet derecesinde (çok açık bir şekilde) herkesi tasdike mecbur ettiğinden (herkesin görüp inanacağı bir olay olacağından), tevbe kapısı kapanır; daha tevbe ve iman makbul olmaz (bu olay gerçekleştikten sonra, Allah Katında kişinin tevbesi ve iman etmesi kabul edilmez). Çünkü Ebu Bekirler, Ebu Cehiller ile tasdikte beraber olurlar (O zaman iyiler de kötüler de bu gerçekleri kabul eder ve her ikisi de aynı konumda olmuş olur). Hattâ Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın nüzulü (ikinci kez yeryüzüne inişi) dahi ve kendisi İsa Aleyhisselâm olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir (iman gözüyle, iman nuruyla fark edilebilir); herkes bilemez.

    İkinci Nokta:
  • Peygambere bildirilen umûr-u gaybiye (gayba ait, bilinmeyen işlerin ve gelişmelerin) bir kısmı tafsil ile (detaylarıyla) bildirilir. Bu kısımda hiç tasarruf edilmez ve karışamaz. Kur'an’ın ve hadîs-i kudsînin (Peygamberimiz (sav)'in naklettiği, Allah’ın Kuran'ın dışındaki sözlerininin yer aldığı hadislerin) muhkematı (yoruma gerek kalmayacak şekilde açık olanları) gibi. Ve diğer bir kısmı icmal ile (özet olarak) bildirilir, tafsilât (ayrıntıları) ve tasviratı (tasvir ve anlatımları) onun içtihadına havale edilir (-dinen kesin olarak hüküm belirtilmeyen konular olması sebebiyle- Peygamberin, Kuran ve hadise dayanarak açıklayıp hüküm vermesine bırakılır). İmana girmeyen hâdisat-ı kevniyeye (imani konuların dışında kalan, kainatta gerçekleşen olaylara) ve vukuat-ı istikbaliyeye (gelecekte meydana gelecek olaylara) dair hadîsler gibi. Bu kısımda, Peygamberimiz (A.S.M.) belâgatıyla (amaca ve şartlara en uygun olacak şekilde yaptığı; güzel, yerinde, isabetli ve hikmetli anlatımlarıyla) -temsiller suretinde (kıyaslama şeklindeki benzetmelerle) - sırr-ı teklif hikmetine muvafık (imtihanın sırrına uygun olarak) tafsil ve tasvir eder (konuları ayrıntılı olarak anlatır ve bunları örneklerle açıklar). Meselâ: Bir sohbette derin bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: "Bu gürültü, yetmiş seneden beri Cehennem tarafına yuvarlanan bir taşın bu dakikada Cehennem'in dibine yetişip düşmesinin gürültüsüdür." Bu garib haberden beş-altı dakika sonra birisi geldi dedi: "Ya Resulallah! Yetmiş yaşında bulunan filan münafık vefat etti, Cehennem'e gitti." (Müslim: Cennet, 31, hadis no: 2844; Müsned, 3:341, 346) (Bu örnek,) Peygamber'in yüksek beligane kelâmının (kusursuz, yerinde; hale ve duruma uygun şekilde söylediği sözünün) tevilini (yorumunu ve açıklamasını) gösterdi.

  • Üçüncü Nokta: İki Nükte'dir.

    Birincisi:

    Teşbihler ve temsiller suretinde (benzetmeler ve kıyaslama tarzında örnekler kullanılarak) rivayet edilen (nakledilen) bir kısım hadîsler, mürur-u zamanla (aradan zaman geçtikçe) avamın nazarında (halk arasında) hakikat telakki edildiğinden (dıştan görünen anlamıyla doğru olarak kabul edildiğinden) vakıa mutabık çıkmıyor (söz konusu hadisler, gerçekleşen olaylarla uygun görünmemiştir). Ayn-ı hakikat (gerçeğin kendisi) olduğu halde vakıa mutabakatı görünmüyor (olayların aslında, hadislerde anlatılanlarla birebir aynı olduğu fark edilemiyor).


    İkincisi:

    Bir kısım hadîsler, İslâmların ekseriyeti noktasında (Müslümanların çoğunluk olduğu) veya hükûmet-i İslâmiyenin veya merkez-i hilâfetin nokta-i nazarında vürud ettiği (İslam ahlakının yaşandığı veya hilafetin merkezinin bulunduğu yere yönelik olduğu) halde, umum ehl-i dünyaya şamil (tüm insanlara yönelik olduğu) zannedilmiş ve bir cihette hususî bulunduğu halde (belirli bir kesime özel olduğu halde), küllî ve âmm telâkki edilmiş (bütün insanları içine alan ve genel bir husus olarak kabul edilmiştir).

  • Dördüncü Nokta:

    Ecel ve mevt (ölüm vakti ve ölüm) gibi, umur-u gaybiye çok hikmet ve maslahat cihetiyle gizli kaldığı misillü (bilinmeyen işlerin birçok hikmet ve maksada yönelik olarak gizli kalması gibi), dünyanın sekeratı ve mevti (dünyanın can çekime anı ve ölümü) ve nev-i beşerin ve cins-i hayvanın (insanların ve hayvanların) eceli ve vefatı (ölümü) olan kıyamet dahi çok maslahatlar için (birçok fayda ve hikmetle) gizlenilmiş...... Hem eğer muayyen olsa (Eğer bu konular açık olarak bilinseydi), bir kısım hakaik-i imaniye (imanın bazı esasları ve gerçekleri) bedahet derecesine girer (çok açık ve aleni bir şekilde görünecek hale gelir), herkes ister istemez tasdik eder (bütün insanlar bu gerçeklere inanıp iman ederlerdi). İhtiyar (vicdan kullanılarak bir şeyi tercih edebilme gücü) ve irade ile bağlı olan sırr-ı teklif (dünya hayatındaki imtihanın sırrı) ve hikmet-i iman bozulur (iman etmenin ardındaki hikmet ve amaç da ortadan kalmış olurdu).İşte bunun gibi çok maslahatlar için umûr-u gaybiye (geleceğe ait bilinmeyen işler ve gelişmeler, bu gibi çok çeşitli amaç ve hikmetlerle) gizli kaldığından, herkes her dakikada hem ecelini, hem bekàsını (herkes aynı anda hem ölümünü hem de hayatını) düşündüğü için hem dünyaya, hem âhiretine çalışabildiği gibi, her asırda dahi hem kıyamet kopacağını, hem dünyanın devamını düşünebildiği için, hem dünyanın fâniliğinde hayat-ı bâkiyeye (geçici dünya hayatında, sonsuz hayatına), hem hiç ölmeyecek gibi imaret-i dünyaya (dünyasını güzelleştirmeye)
    çalışabilir.
    ... Ve ekser hâdisât-ı kevniye-i gaybiye
    (maddi alemde gelecekte meydana gelecek olayların pek çoğunun) böyle hikmetleri bulunduğundandır ki, gaibden (gelecekten) haber vermek yasak edilmiş. (Allah'ın adetullahındaki) “Gaybı ancak Allah bilir” düsturuna (kuralına) karşı hürmetsizlik ve itaatsizlik etmemek içindir ki, medar-ı teklif (dinin gerektirdiği sorumluluklar, dinin emir ve yasakları) ve hakaik-i imaniyeden (imanın esaslarından) başka olan umûr-u gaybiyeden izn-i Rabbanî ile (Allah'ın izni ev takdiriyle, geleceğe ait bilinmeyen ve gizli olaylardan) haber verenler dahi, yalnız işaret suretinde (işaret türünden) perdeli ve kapalı ihbar etmişler (üstü kapalı bilgiler vermişlerdir). Hattâ Tevrat ve İncil ve Zebur'da Peygamberimiz hakkında gelen müjdeler ve haberler dahi bir derece perdeli ve kapalı gelmiş ki; o kitabların bir kısım tâbileri (o kitaplara uyan bir kısım insanlar) tevil edip (bu gerçekleri kendilerine göre yanlış yorumlayarak) iman etmediler. Fakat itikadat-ı imaniyeye giren mes'eleleri (imanın inanç esaslarıyla ilgili konularda) tasrih ile ve tekrar ile ihbar etmek (açıklayarak ve tekrarlayarak haber vermek) ve açık bir surette tebliğ etmek (açıkça anlatmak) hikmet-i teklifin muktezası (insanın imtihanındaki sorumlulukları açısından gerekli) olduğundan, Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan ve Tercüman-ı Zîşan'ı (A.S.M.) (Allah'tan aldığı bilgileri insanların anlayacağı şekilde anlatan Peygamberimiz (sav)) umûr-u uhreviyeden tafsilen (ahirete ve yönelik konuları ayrıntılı olarak) ve hâdisat-ı istikbaliye-i dünyeviyeden icmalen (dünyanın geleceğine yönelik konuları da özetle)
    haber vermişler.

  • Beşinci Nokta:

    ... Deccal'ın asırlarına ait olan hârikaları, onların bahsiyle ve münasebetiyle rivayet edildiğinden (onlarla bağlantılı olarak nakledildiğinden) onların şahıslarından sudûr edeceği telakki ve tevehhüm edilmesinden (bu özelliklerin, onların şahıslarında görüleceği kabul edildiği ve öyle zannedildiği için), o rivayet müteşabih olmuş (rivayetin anlamı örtülmüş), manası gizlenmiş. Meselâ, tayyare (uçak) ve şimendiferle (trenle) gezmesi...Hem meselâ, meşhur olmuş ki, İslâm Deccali öldüğü vakit ona hizmet eden şeytan, İstanbul’da Dikilitaş’ta bütün dünyaya bağıracak (Müslim: Fiten, 34) ve herkes o sesi işitecek ki, “O öldü.” Yani pek acip (şaşırtıcı) ve şeytanları dahi hayrette bırakan radyoyla bağırılacak, haber verilecek.Hem Deccal’in rejimine (yönetimine) ve teşkil ettiği komitesine (oluşturduğu gizli cemiyetine) ve hükûmetine ait garip halleri ve dehşetli icraatı (korkunç uygulamaları), onun şahsıyla münasebettar rivayet edilmesi cihetiyle (bağlantılı olarak nakledildiği için) mânâsı gizlenmiş. Meselâ, (hadiste) “O kadar kuvvetlidir ve devam eder; yalnız Hazret-i İsa (a.s.) onu öldürebilir, başka çare olamaz” (Tirmizi, Fiten: 62; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Müsned, 3:420, 4:226; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:529-530) (diye) rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini (usülünü) ve yırtıcı rejimini (yönetimini) bozacak, öldürecek (etkisiz hale getirip manen yok edecek), ancak semâvî ve ulvî hâlis (Allah Katından gönderilmiş ve yüce, samimi, katıksız) bir din İsevîlerde zuhur edecek (Hıristiyanlarda ortaya çıkacak) ve hakikat-i Kur’âniyeye iktida ve ittihad eden bu İsevî dinidir ki (Kuran gerçeğine tabi olan ve İslamiyet ile birlik olup birleşen bu Hıristiyanlık dini), Hazret-i İsa Aleyhisselâmın nüzulüyle (ikinci kez yeryüzüne gelişiyle) o dinsiz meslek (yol, ekol) mahvolur, (manen)
    ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir.

    Hem bir kısım râvîlerin
    (hadis rivayet eden kimselerin) kàbil-i hatâ içtihadlarıyla olan tefsirleri ve hükümleri (hatalı şekilde hüküm çıkararak yaptıkları yorumları), hadîs kelimelerine karışıp hadîs zannedilir, mânâ (hadislerin gerçek anlamı) gizlenir. Vâkıa mutabakatı görünmez (dolayısıyla bu hadislerin gerçekleşen olaylara uygun düştüğü anlaşılamaz), müteşabih hükmüne geçer (bunların yorumlanmaya ihtiyacı olan hadisler olduğu sanılır).

    Hem eski zamanda, bu zaman (şimdiki) gibi cemaatin (topluluğun) ve cem'iyetin şahs-ı manevîsi inkişaf etmediğinden (toplumun manevi kişiliği açığa çıkmadığından) ve fikr-i infiradî galib olduğundan (birçok özelliği tek bir kişi üzerine yükleme düşüncesi ağır bastığından), cemaatin sıfat-ı azîmesi ve büyük harekâtı (topluluğun belirleyici özelliği ve büyük hareketleri) o cemaatın (o topluluğun) başında bulunan şahıslara verildiği cihetiyle (için); o şahıslar, hârika ve küllî sıfatlara lâyık ve muvafık olmak (bütün özelliklere uygun düşmesi) için yüz derece cisminden ve kuvvetinden büyük bir acûbe (alışılmışın dışında, çok garip) cisim ve müthiş bir heykel ve çok hârika bir kuvvet ve iktidar bulunmak lâzım geldiğinden öyle tasvir edilmiş (gerektiğinden gözde öyle canlandırılıp öyle anlatılmış). Vakıa mutabakatı görünmüyor (gerçekleşen olaylara uygun olmayınca)
    ve o rivayet müteşabih olur.

    ...Hem "Büyük Hz. Mehdi"nin halleri
    (özellikleri) sâbık (önceki) Hz. Mehdilere işaret eden rivayetlere mutabık çıkmıyor (uygun olmadığından), hadîs-i müteşabih hükmüne geçer (yorumlanmaya ihtiyacı olan hadisler olduğu düşünülür)...

    “Andolsun alametleri geldi” ayetinin derin manalarından biri de, bu zamanda halktan müminlerin imanını korumak ve şüphelerden arındırmak için yazılmış olmasıdır. Ahir zamanda meydana gelecek olaylara dair hadislerin bir kısmının, benzetmelerle anlatılan Kuran ayetlerinde olduğu gibi derin anlamları vardır. Bu hadisler, anlamı açık olan ayetler gibi yorumlanmaz ve bu yorumları herkes bilemez. Ancak kimileri bu hadisleri açıklamak yerine, bunlara başka bir şekilde yorumlarlar.

    “Onun gerçek yorumunu ancak Allah ve ilimde derinleşmiş olanlar bilir” sırrıyla, bu hadislerin gerçek manaları ve kastedilenin ne olduğu, ancak bu olaylar ortaya çıkıp gerçekleştikten sonra anlaşılır. İlimde derinleşmiş, dini bilgileri sağlam ve kuvvetli olanlar, “Biz buna inandık. Muhkem ayetler de, müteşabih ayetler de, hepsi Rabbimiz’in Katından indirilmiştir.” (Al-İ İmran Suresi, 7) deyip, o gizli gerçekleri açığa çıkarırlar.

  • Birinci Nokta:

    İman ve sorumluluk, irade ve bir şeyi tercih edebilme gücü açısından bir imtihan, tecrübe, ve bir yarışma olduğundan, perdeli yani üstü örtülü, derin ve inceleyip araştırma ve tecrübe gerektiren konuları elbette çok belirgin ve açık olmaz. Ve bu konular, vicdan kullanmaksızın, herkesin ister istemez kabul edeceği gibi, ‘mecburen inanılacak şekilde’ olmaz. Çünkü ancak o zaman Ebu Bekirler yücelerin en yücesine çıkabilir ve Ebu Cehiller de aşağıların en aşağısına düşebilirler. Eğer insandaki, bir şeyi tercih edebilme gücü, yani irade ortadan kalkarsa, bu durumda kişinin sorumluluğu da kalmaz. Mucizelerin çok nadir olarak gerçekleşmesinin sırrı ve hikmeti de budur. Zaten dünya hayatındaki, kıyametin kopacağını haber veren şartlar ve kıyametin kopmasını haber veren belirtiler, Kuran'daki, hükmü açık olmayan, yorumlanması gereken bazı ayetler gibi, kapalı ve yorum gerektirecek şekilde oluyor. Yalnız, Güneş'in Batı’dan doğması çok açık bir şekilde herkesin görüp inanacağı bir olay olacağından, tevbe kapısı kapanır ve bu olay gerçekleştikten sonra, Allah Katında kişinin tevbesi ve iman etmesi kabul edilmez). Çünkü o zaman Ebu Bekirler ve Ebu Cehiller, yani iyiler de kötüler de bu gerçekleri kabul eder ve her ikisi de aynı konumda olmuş olur.

    Hattâ Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın ikinci kez yeryüzüne inişi ve kendisinin İsa Aleyhisselâm olduğu dahi, ancak iman gözüyle; iman nuruyla fark edilebilir; herkes bilemez.

  • İkinci Nokta:

    Geleceğe yönelik bilinmeyen işlerin ve gelişmelerin bir kısmı Peygambere detaylı olarak bildirilir. Bu konuda, şahsi olarak isteğe göre müdahale edilemez ve karışamaz. Kuran’ın ve Peygamberimiz (sav)'in naklettiği hadislerin yoruma gerek kalmayacak şekilde açık olanları gibi. Ancak bu hadislerin bir başka kısmı ise, Peygamberimiz (sav)’e sadece özetle bildirilir; açıklamalar ve tasvirler Peygamberin anlayışına bırakılır. Örneğin imani konuların dışındaki; kainatta gerçekleşen ve gelecekte meydana gelecek olaylara dair hadisler gibi. Bu kısımda, Peygamberimiz (sav), amaca ve şartlara en uygun olacak şekilde yaptığı; yerinde, isabetli ve hikmetli anlatımlarıyla, kıyaslama tarzında benzetmelerle bu konuları imtihanın sırrına uygun şekilde, ayrıntılı olarak örneklerle açıklar. Mesela: Bir sohbette derin bir gürültü işitildi. Buyurdu ki: “Bu gürültü, yetmiş seneden beri Cehennem tarafına yuvarlanan bir taşın bu dakikada Cehennem’in dibine yetişip düşmesinin gürültüsüdür.” Bu hayret verici haberden sonra birisi geldi dedi: “Ya ResulAllah! Yetmiş yaşında bulunan filan münafık vefat etti, Cehennem’e gitti. (Müslim: Cennet, 31, hadis no: 2844; Müsned, 3:341, 346) Bu örnek, Peygamber’in kusursuz, yerinde, hal ve duruma en uygun şekilde söylediği sözünün yorumunu ve açıklamasını gösterdi.

  • Üçüncü Nokta: İki derin anlamlı söz’dür.

    Birincisi:Benzetmeler ve kıyaslamalar tarzında örneklerin kullanıldığı bir kısım hadisler, aradan zaman geçtikçe, halk arasında dıştan görünen anlamıyla kabul edilmiş; bu sebeple de meydana gelen gelişmelerin hadislere uygun görünmemiştir. Hadiste anlatılan olaylar aslında tam olarak gerçekleştiği halde, bunların birebir anlatıldığı şekilde gerçekleştiği anlaşılamıyor.

    İkincisi:Bazı hadisler, Müslümanların çoğunluk olduğu, İslam ahlakının yaşandığı veya hilafetin merkezinin bulunduğu yere yönelik olduğu halde, bu hadislerin tüm insanları kapsadığı ve bütün dünyaya yönelik olarak anlatıldığı zannedilmiş; ve belirli bir kesime özel olduğu halde, bütün insanları içine alan ve genel bir husus olarak kabul edilmiştir.

  • Dördüncü Nokta:

    Ölüm vakti ve ölüm gibi bilinmeyen işlerin birçok hikmet ve maksata binaen gizli kalması gibi, dünyanın can çekişme anı ve ölümü, ve insanların ve hayvanların ölümü olan kıyamet de birçok fayda ve hikmetle gizlenilmiştir...

    ...Eğer bu konular açık olarak bilinseydi, imanın bazı esasları ve gerçekleri çok açık ve aleni bir şekilde görünecek hale gelir; ve bütün insanlar vicdan kullanmaksızın, ister istemez bu gerçekleri kabul etmek durumunda kalır ve iman ederlerdi. O zaman, vicdan kullanılarak bir şeyi tercih edebilme gücü ve iradeye dayalı olan imtihanın sırrı ve iman etmenin ardındaki hikmet ve amaç da ortadan kalkmış olurdu.

    İşte geleceğe dair bilinmeyen işler ve gelişmeler, bu gibi çok çeşitli amaç ve hikmetlerle gizli kaldığından, herkes aynı anda hem ecelini hem de hayatını düşündüğü için hem dünyaya, hem ahiretine çalışabilir. Aynı şekilde, her asırda da, hem kıyamet kopacağını, hem dünyanın devamını düşünebildiği için; hem geçici dünya hayatında sonsuz ahiret hayatını, hem de hiç ölmeyecek gibi dünyasını güzelleştirmeye çalışabilir.

    Ve maddî âlemde gelecekte meydana gelecek olan olayların çoğunun böyle hikmetleri olduğundan, gelecekten haber vermek yasak edilmiştir. Allah'ın adetullahındaki, “Gaybı ancak Allah bilir” kuralına karşı hürmetsizlik ve itaatsizlik etmemek içindir ki, Allah'ın izni ve takdiriyle, dinin gerektirdiği sorumluluklar ve imanın esasları dışındaki konularda, geleceğe yönelik bilinmeyen ve gizli olaylardan haber veren kimseler dahi, sadece işaret türünden üstü kapalı bilgiler vermişlerdir. Hatta Tevrat, İncil ve Zebur’da Peygamberimiz hakkında gelen müjdeler ve haberler bile bir derece perdeli ve kapalı gelmiş ki; o kitaplara uyan bir kısım insanlar, bu gerçekleri kendilerine göre yanlış yorumlayarak, iman etmediler. Fakat imanın inanç esaslarıyla ilgili konularda açıklayarak ve tekrarlayarak haber vermek ve açıkça anlatmak imtihanın sırrı gereği olduğundan, Kuran ve Allah'tan aldığı bilgileri insanların anlayacağı şekilde anlatan Peygamberimiz (sav), ahirete dair konuları ayrıntılı olarak, gelecekte dünya üzerinde meydana gelecek olayları da kısaca haber vermişlerdir.

  • Beşinci Nokta:

    ... Deccal’in asırlarına ait olan harikaları, onlarla bağlantılı olarak nakledildiğinden, bu özelliklerin onların şahıslarında görüleceği kabul edildiği ve öyle zannedildiği için o rivayetin anlamı örtülmüş, manası gizlenmiş. Mesela, uçak ve trenle gezmesi…

    Hem mesela ünlü olmuş ki; İslam Deccali öldüğü zaman ona hizmet eden şeytan, İstanbul’da Dikilitaş’ta bütün dünyaya bağıracak (Müslim: Fiten, 34) ve herkes o sesi işitecek: “O öldü.” Yani pek şaşırtıcı ve şeytanları bile hayrette bırakan radyo ile bağırılacak, haber verilecek.

    Hem Deccal’in yönetimine ve oluşturduğu (gizli derin dünya devleti) ve hükümetine ait garip halleri ve korkunç uygulamaları, onun şahsıyla bağlantılı olarak rivayet edildiği için anlamı gizlenmiş. Mesela hadiste, “O kadar kuvvetlidir ve devam eder, yalnız Hz. İsa (A.S.) onu öldürebilir, başka çare olamaz” (Tirmizi, Fiten: 62; Ebû Dâvud, Melâhim: 14; Müsned, 3:420, 4:226; el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:529-530) diye rivayet edilmiş. Yani onun usulünü ve yırtıcı yönetimini bozacak, öldürecek; ancak Allah Katından gönderilmiş ve yüce, samimi, katışıksız bir din Hıristiyanlarda ortaya çıkacak ve Kuran gerçeğine tabi olup İslamiyet ile birleşen Hıristiyanlık dinidir ki, Hz. İsa’nın inişi ile o dinsiz ekol mahvolur, manen ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir.

    Hadis rivayet eden kişilerin bir kısmının hatalı şekilde hüküm çıkararak yaptıkları yorumlar, hadislerin kelimelerine karışıp hadis zannedilir, bu sebeple de hadislerin gerçek anlamı gizlenir. Dolayısıyla bu hadislerin gerçekleşen olaylara uygun düştüğü anlaşılamaz, bunların yorumlanmaya ihtiyacı olan hadisler olduğu sanılır.

    Eski zamanda, şimdiki gibi topluluğun ve toplumun manevi kişiliği ortaya çıkmadığından ve birçok özelliği tek bir kişi üzerine yükleme fikri hakim olduğundan, topluluğun belirleyici özelliği ve büyük hareketleri, o topluluğun başında bulunan kişilere verildiği için; o kişiler, harika tarzında ve bütün özelliklere uygun düşmesi için, yüz derece cisminden ve kuvvetinden büyük, alışılmışın dışında, şaşılacak bir cisim ve müthiş bir heykel ve çok harika bir kuvvet ve kudret gerektiğinden gözde öyle canlandırılıp öyle anlatılmış. Bu yüzden de bu hadislerin, gerçekleşen olaylara uygun düştüğü anlaşılamaz, bunların yorumlanmaya ihtiyacı olan hadisler olduğu sanılır.

    ... Hem “Büyük Hz. Mehdi”nin halleri önceki Hz. Mehdilere işaret eden rivayetlere uygun çıkmıyor, yorumlanabilir, anlamı kapalı hadis hükmüne geçer.

Gönderen admin , 27 Aralık 2008 12:21


Doğudan bir grup, Mehdi'nin çıkışı için ortam hazırlayacaktır

Download MP3

  • Abdullah bin el-Haris bin Caz-i ez-Zabidi'den dedi ki: Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: "DOĞUDAN BİR GRUP İNSAN ÇIKACAK VE HZ. MEHDİ İÇİN -YANİ HÜKÜMDARLIĞI İÇİN- ORTAMI HAZIRLAYACAKLARDIR."
    (Sünen-i İbn-i Mace, hadis no: 4078)


    Doğuda Hz. Mehdi aşığı olan Şiilerin Hz. Mehdi'ye muhabbetleri herkesçe bilinmektedir. Şiiler şiddetli bir heyecan ve sevgiyle Hz. Mehdi'nin çıkışını beklemektedirler. Bu rivayet de اللهُ اعْلم(Allahualem) onlara bakmaktadır.

Gönderen admin , 26 Aralık 2008 12:13


Allah, Hz. Mehdi'ye bir günde çok büyük bir nimet ve güç verir

  • İmam Muhammed Taki (a.s) Abdulazim Haseni’ye şöyle buyurdu: "Kâim, vaat edilmiş Hz. Mehdi’dir. Gaybeti zamanında onu beklemek, zuhur edince de ona itaat etmek gerekir...


    Muhammed’i (sav) Peygamber seçen Allah’a andolsun ki eğer kıyametin kopmasına bir gün dahi kalsa, Allah (cc) Hz. Mehdi zuhur etsin ve yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle doldursun diye o günü uzatır, ONUN İKTİDARINI MUSA’NIN İKTİDARI GİBİ BİR GÜNDE DÜZELTİR. Musa (a.s) eşi için biraz ateş almaya gitti. Ama risalet ve peygamberlik makamıyla geri döndü." (İmam Muhammed Taki) (Bihar-ul Envar, c.51, s.156; Isbat-ül Hüdat, c.6, s.420)

    (İmamdan, ayrıca bu hususta beş hadis nakledilmiştir.)

Etiketler

adalet (2) adaletsizlik (1) adap (1) ağlamak (1) Ahir zaman (10) Ahir zaman hakimleri (1) ahir zamanda yargı (1) ahiret (2) ahirzaman (6) aile (1) akıl (1) akılcılık (1) alaca karga (1) Alim (1) Allah rasulü (1) Allahperestlik (1) aşiret (1) aydınlık (2) ayetlerdeki mucizeler (1) Bakara Suresi (1) barış (1) Barla Lahikası (1) bayrak (1) beden (1) Bediüzzaman (7) bela (1) bereket (1) bertaraf etmek (1) Berzenci (1) beş duyu (1) bıçak (1) birlik olmak (1) boğuşmalar (1) bozgunculuk (1) bulut (1) bulut parçaları (1) caferi sadık (1) cahiliye dönemi (1) Cennet ehli (2) cihad (1) çatışma (1) çekişmemek (1) Çorumlu Hacı Mustafa (1) Danyal (a.s) (1) Deccal (1) deccaliyet (1) delalet (1) delil göstermek (1) deniz (1) destek olmak (1) devlet idarecileri (1) dikkat açıklığı (1) Din birliği (1) doğru bilgi (1) dünya (2) düşmanlıklar (1) Ebu Abdullah (1) Ebu Bekr (2) Ebu Vail (1) Ehli Sünnet Alimleri (3) Ehli Sünnet Mezhepleri (1) Eski Ahit (1) estetik (1) feragat (1) fesad (1) feth etmek (1) fikri mücadele (1) fitne (3) fiziksel özellikleri (1) gafil (1) görme duyusu (1) güneş (1) güzellik (2) güzide (1) Hadim-ül Fukara Abdullah Gürbüz (1) hadis (20) Hadis-i şerif (3) hafıza (1) hakimiyet (1) halk kitlesi (1) Hazreti Mehdi (1) hikmet (1) hikmetli konuşma (1) hurafeler (1) Hüsnü Mübarek (1) Hz Adem (1) Hz Ali (1) Hz Cafer Sadık (1) Hz Davud (2) Hz isa (3) Hz mehdi (52) Hz mehdi dönemi (11) hz mehdi ve talebeleri (2) Hz Mehdi'nin alametleri (2) Hz Mehdi'nin özellikleri (5) Hz Musa (1) Hz Süleyman (1) Hz. Mehdi'nin çıkış alametleri (1) İbni Münavi (1) ihsan (1) ihtiyaç (1) ilim sahibi (2) ilim sahipleri (1) imam (1) İmam Cafer (1) İmam Cafer-i Sadık (4) İmam Muhammed Bakır (1) imam Rabbani (1) iman (1) İncil (1) insaniyet (1) İslam Alemi (1) İslam Alimleri (1) İslam birliği (1) İstanbul (1) işaretler (1) İttihad-i İslam (1) kalp (1) Kalu Bela (1) kan (2) kararlı olmak (1) kargaşa (1) Kastamonu Lahikası (1) kent (1) kerime (1) kervan eh-line (1) keskin dikkat (1) kılıç (2) kılıçlı saldırı (1) kıyamet alameti (2) Konstantiye (1) Kuran ahlakı (1) Kuran Ayetleri (1) Kuran mucizeleri (1) Kuran'da sayılar (1) Kureyş (1) kuşku (1) Kutb-u Azam (1) kutsal kitaplar (1) kutsal kitaplarda Hz Mehdi (1) kuyruklu yıldız (1) maddenin gerçeği (1) mağlup olmak (1) Mahmut Sami Ramazanoğlu (1) marifet (1) Mehdi (2) Mehdi ile ilgili hadisler (19) Mehdi kim (1) Mehdi'nin çıkışı (1) Mehdi'nin geliş tarihi (1) Mehdi'yi beklemek (1) Mehdilik (1) Mehdilik iddiaları (1) melekler (1) mercimek (1) Mısır (2) mucize (1) Müceddid (1) müjdelemek (1) Müminler (1) Mürşit (1) Müslim (1) müslüman (2) namaz (1) Nefsperestlik (1) Nimetullah Hoca (1) olgunlaşmak (1) Ömer (ra) (1) önderlik (1) Peygamber Efendimiz (4) rakam mucizesi (1) Resulullah (s.a.v) (1) Risale-i Nur (1) rivayet (1) sabır (1) Sadakat (1) saf bağlamak (1) Said Nursi (1) saldırı (1) sanat gücü (1) satır (1) sayı mucizesi (1) sevgi (1) sevgisizlik (1) silah (1) söz almak (1) Süfyan (1) şaşkınlık (1) şefkat (1) şehir (1) Şeyh Ali Haydar (1) Şeyh Nazım Adil El Hakkani (1) Taha Suresi (1) takvim (1) talebeler (1) tayin etmek (1) tefekkür etmek (1) tefsir etmek (1) televizyon (1) terk edilmek (1) teveccüh (1) tevhid (1) tevil etmek (1) ticaret (1) Türk birliği (1) Türk Devletleri (1) Türk İslam Birliği (2) umut kesmek (1) ümitsizlik (1) Üstad (1) üstünlük (1) vazife (1) vehbi ilim sahibi (1) yağma (1) Yeni Ahit (1) yumurta (1) zerr alemi (1) zina (1) zuhur (8)